FETÖ üzerine çok yazıldı, çizildi.
Özellikle 15 Temmuz darbe girişiminden sonra bu terör örgütünün yapısı, para ve insan kaynakları hakkında yeterince bilgi sahibi olduk.
Fakat ortadirek dediğimiz esnaf, serbest çalışanlar ve bunun yanında çoğu tek maaşla geçinen memurların rızıklarından keserek bu örgüte kaynak aktarmasının nedeni üzerinde duramadık pek.
Bu soru ile yüzleşmeden FETÖ’nün insan kaynağını kurutmak mümkün gözükmemektedir.
Bir sohbette değerli bir hocamız şunu söylemişti: ‘Kardeşlerim maalesef din adına dinden uzaklaşıyoruz. Bazı kendisine hoca, alim diye iltifat edilen şahısların, sırf gönüllerini çoğaltmak, popüler olmak vb. dünyevi çıkarlar elde etmek için dinimizin özüne uygun bir şekilde değil de kendilerini ön plana çıkartan bidat ve hurafelerle dinimizi anlattıklarını görüyoruz. Ve asıl tehlikeli olan ise dinimizi asgari prensiplerine uygun yaşayamayan insanlara bile katıldıkları sohbet ve verdikleri paralar üzerinden kendilerini dindar zannettiren bir yapı var’
Yani kalbim temiz. Orucumu tutuyorum, namazımı kılıyorum. Namaz da kaçırmamaya gayret ediyorum. Kelime-i Şehadet dilimde zaten. Hacca da yazıldım sıra bekliyorum. Bir şeyhim de var, para yardımı da yapıyorum diyerek kendini kandıranları mı ararsın, haram-Helal, fitne, yalan, günah, hile, sözünde durmama, faiz, tefecilik, stokçuluk, ihaleye fesat karıştırma, rant, çok kat, imar deyince iş sizin bildiğiniz gibi değil ben aslında şu niyetle yaptım, bu niyetle yaptım diyenleri mi ararsın…
Cumhuriyetin kurulmasıyla birlikte tekke, zaviyelerin kapatılması çok tartışıldı. Diyanet İşleri ise daha yakın zamana kadar camilerde ezan okunuyor mu, namaz kılınıyor mu, vaaz veriliyor mu? Bunların takibiyle sınırlı yetkileri olan bir kurumdu. Değişim çabalarını ise görüyor ama yettiğini söyleyemiyoruz bir türlü nedense…
Ve insanlar Diyanet’in alanı dolduramaması hatta zaman zaman tamamen boşaltması nedeniyle dine ait ihtiyaçlarını hep dışarlarda aradılar. Hüsn-ü kalple başlayan bu arayışlar kimilerini FETÖ gibi dünya cenneti vaat eden geleneksel anlamda asla cemaat diyemeyeceğimiz merdiven altı yapıların gönüllü sürgünleri haline getirirken, kimilerini de teslim ol-kurtul tarikatlarının kucağına attı. (Hakkıyla İslam’a hizmet eden tarikatlarımız başımızın tacıdır)
Hâlihazırda en az on-on beş radyo TV olağanüstü hale rağmen insanımıza merdiven altı çörek otu yağını din olarak pazarlıyor.
Ve maalesef Devletimiz evlilik programlarını kapatmakla çok faydalı bir iş yaparken sihirli dualar yayınlayan din hokkabazlarına sıra gelmemesi bizleri şaşırtıyor.
Kısacası yeni FETÖ’cü yapıların oluşmaması için, oluşma çabasına girenlerin kökünün kurutulması, İslam dininin yeniden ülkemizi ve insanlığı kurtarıcı bir din olarak anlaşılması için Devletimize ve özellikle de Diyanet İşlerimize çok ama çok görevler düşmektedir. Yoksa halimiz haraptır.