Suriyeli muhacir çocuğa; Büyüyünce ne olacaksın..!? Diye sorulunca, verdiği cevap şu; Türk olacağım…

Demek ki ‘Türk’ doğulan bir şey değil, olunan bir şey.

‘Türk’ olarak doğan yok mu diye itiraz edenlere hemen cevap vereyim; Elbette ‘Türk’ olarak doğanlar var onlara ‘kavim’ denir. Yani doğduğun zaman kavimsin, olduğun zaman millet.

15 Temmuzla bedenimize ruhumuz yeniden üfürülünce, şu yeryüzünde ‘Türk Milleti’ olarak bulunuşumuz, hikmeti mucibince tezahur etmeye başladı…

Bir çok eski kulağı kesik seküler cenahtan analist/ akademisyen vs. 15 Temmuz’da, kafirlerin işgaline yol açacak şekilde darbe girişiminde bulunanların (FETÖ), bir hizmet cemaati kamuflesi içinde, Müslüman kültürü (tasavvufi düşünce de dahil) malzeme olarak kullanmış olmalarından hareketle ‘İslam’a ve ‘Din’in Müslümanların hayatında tezahür ettirmiş olduğu düşünce/kültür ve müesses kurumlarına, kavramlarına karşı savaş açtılar.

Bir çok modernist Müslüman da onlara kompleks içinde eşlik etti/ediyor…

Bu aziz milletin şehitlerine demokrasi elbisesi biçenlerin anlamadıkları şey şu; Aziz Türk Milleti, İslam Coğrafyasının son 300 yılın en zalim ve kanlı dönemini yaşamakta olduğunu görüyor..

Bu uzun süreç içinde neredeyse, her yüzyıl 1 milyon Müslüman ehli küffar küresel güçlerin zulmü altında can verdi. 15 Temmuz’da, o sizin ve efendilerinizin dudaklarını uçuklatan diriliş direnişini gösteren Millet,1. dünya savaşının, İslam coğrafyasının yağmalanma savaşı olduğuna, 2. dünya savaşının, ehli küffar güçlerin bu yağmadan ben daha fazla pay kapacağım savaşı olduğuna sizden daha vakıf ve her iki dünya savaşının ağır faturasının kendisine ödetilmiş olduğunun bilincindedir…

Son yüz yılın, 2 kutuplu ehli küffar dünya düzeninin İslam coğrafyasının sömürgeleştirilmesi ve yeraltı/yerüstü zenginliklerinin yağmalanarak talan edilmesi süreci olduğunu biliyor bu millet.

Kurdukları emperyal dünya sömürü sistemi olan kapitalizmin kullanım miadı dolunca, yeni bir 100 yıllık tek kutuplu küresel dünya düzeni stratejisi uygulanmaya konulmuş olduğununda farkında.

Bu uygulamanın 25 yılı siyasi ve ekonomik yapılandırma süreci olarak geçildiğini, içinde bulunduğumuz 25 yıllık sürecin, İslam coğrafyasında, bir çok ülkenin etnik kökenler ve mezhebi farklılıklar üzerinden terörize edilerek kaotik ortam oluşturulduğunu, İslam coğrafyasının daha küçük parçalara bölünme planlarını çok iyi takip etmekte. Bu süreçte, mezhep farklılıkların, etnik köken farklılıklarının, farklı farklı kavimlere mensup olmanın ehli küffar küresel sistem açısından stratejilerinin ana yakıtı/malzemesi olarak kullanıldığını çok iyi anlamış durumda.

Dolayısıyla, mezhebine, etnik kökenine, ideolojik kulübüne, cemaat ve tarikatına ve kavmine sıkı sıkı yapışmak ehli küffarın emperyal küresel sisteminin stratejik uygulamalarına yakıt taşımaktan bir farkı olmadığının bilincinde.

Yapılması gerekenin; 1-her ülkenin kendi devletine sıkı sıkı yapışması ve koruması gerektiğini. 2-ülkesinin bölünmez bütünlüğünden asla taviz verilmemesi gerektiğini. 3-Mezhepler, tarikatler, cemaatler üstü ”İSLAM BİRLİĞİ”nden asla taviz verilmemesi gerektiğini idrak etmiş durumdadır. Bu sebeple Suriyeli muhacir kardeşlerini sımsıkı kucaklayıp evini ekmeğini paylaşmaktadır. Senin gibi ne kafası bulanık nede gönlü kararmış durumda.

O sade ve yalın inanıyor; Allah var ya, no problem, yeis yok, diyor.

Onun için kendisiyle bir bütün olarak sekronize olmuş cumhur/Reisinin ölümüne arkasındadır.