Cumhurbaşkanı Erdoğan ve beraberindeki heyet, Belgrad’a indiğinde artık saatler 00:10 olmuştu. O saatte Sırbistan Devlet Erkan-ı, cumhurbaşkanlarının başkanlığında tam kadro karşılamaya gelmişti. Kabineden sadece iki bakan yurtdışında olduğu için yoktu ve başbakan da yurtdışındaydı. Sırbistan Devleti bütün kurumlarıyla en üst düzey temsiliyetle oradaydı. Sırp yetkililerden aldığımız bilgiye göre, daha önce hiçbir ziyaret için bu çapta hem de bu saatte böyle bir karşılama olmamış.

Açıkça ifade etmeliyim; daha uçaktan iner inmez çalışmaya başlayan Erdoğan’ı takip edebilmeniz ve ayakta kalabilmeniz mümkün değil. Erdoğan’ın adımını attığı her yerde çılgın bir koşuşturma başlıyor. Belgrad’da 12, Yeni Pazar’da 4 anlaşmayla toplam 16 anlaşmanın imzalandığı Sırbistan’da bunların dışında Belgrad-Sarayevo otobanı da Cumhurbaşkanı’nın ilgi alanındaydı; restore edilmesi gereken bazı tarihi eserler ve camiler de… TAP ve TANAP üzerinden enerji stratejileri de masanın üzerindeydi; öte yandan Sırp turistlerin sayısının artırılması da… Sırp yetkililer, FETÖ ile ilgili bütün evrakları teslim etti ve kesin mücadele edeceklerini açıkça ifade ettiler. Bütün bunların yanında Dış Ekonomik İlişkiler Kurulu (DEİK) toplantıları yapıldı ve Cumhurbaşkanı, camileri ve türbeleri de ziyaret etti. Okurken yoruldunuz değil mi? Bunlar Sırbistan’da yapılanların yarısı bile değil. Sizin okurken bile yorulduğunuz bu işlerin hepsini Erdoğan dur durak bilmeden, “Ya hu durun şurada bir oturalım” demeden koştura koştura yaptı.

Benim gördüğüm bu hali, Sırplar da görmüş olmalı ki Sırbistan Cumhurbaşkanı Vucic, Sırbistan Türkiye İş Forumu’nda yaptığı basın toplantısında “Hiçbir konuğumun, kendisine Cumhurbaşkanı Erdoğan kadar yoğun bir program yaptığını, onun gibi 24 saat boyunca çalışacak enerji ve güce sahip olduğunu görmedim” dedi.

Sırbistan’ın her yerinde, Cumhurbaşkanı adımını nereye atsa kalabalık bir karşılama oluyordu ve halk, Erdoğan’ı görmeye geliyordu. Fakat Yeni Pazar’da yapılan karşılamanın kesinlikle görülmesi gerekiyordu. Meydan hıncahınç dolmuştu ve herkesin elinde Türk bayrakları vardı. Yetkililerin böyle bir karşılamaya hiç alışık olmadığı çok belli oluyordu. Sahneye Sırbistan Cumhurbaşkanı Vucic ve Erdoğan birlikte çıktı. İki gündür halkın, Erdoğan’ı büyük bir sevinçle karşılamasına defalarca şahit olan Vucic, dayanamadı ve “Beni Erdoğan kadar sevmediğinizi biliyorum, onun kadar sevilip, onun gibi saygı duyulmak için sabırla çalışacağım” dedi.

Cumhurbaşkanı’nın Ukrayna ve Sırbistan gezisi için çok şey söylenebilir, çok şey yazılabilir, yazacağız da… Fakat Türkiye için dur durak bilmeden koştura koştura çalışan Erdoğan’ın bu halini yazmasam gerçekten hak yerini bulmayacaktı.

Son olarak; Yeni Pazar’da ellerindeki Türk bayraklarını sevinçle sallayanlar, evlerinin camına asanlar Türk değil. Biraz daha dikkatli bakıp konuşunca anladım ki zaten onların derdi, yaygın anlamında Türklük de değil. Türklük, buralarda birleştirici bir üst kimlik. Türklük, bir güç ve ırklardan daha derin bir aidiyet. Türk bayrağı bu çağın en kapsamlı medeniyet teklifi aslında. Ve galiba; Erdoğan elinde bu büyük teklifle dolaşıyor dünyayı. Çünkü kaldığımız otelde bir çalışanın söylediği gibi: “Keşke Türkiye de Green Card gibi bir uygulama başlatsa. Buralara Putin de gelse, Merkel de gelse, bırak sevinmeyi haberimiz bile olmayabilir. Ama Türkiye başka, Türkiye herkes için umut demek.”