Referandum geride kaldı ve çok şükür milletimizin sağduyusu kazandı. 1 milyon 400 bin gibi çok net bir farkla anayasa değişiklikleri sandıktan çıktı. Bundan sonra yeni bir dönem başlıyor. Tek başlı bir yönetim; denetleyici ve kanun yapıcı bir Meclis yapısı 2019 Kasım’ından itibaren hayatımızda yerini alacak.

Ancak alınan sonuçlar hayır lobisini çok rahatsız etmiş vaziyette. Her seçimde olduğu gibi çamur siyaseti yapıp başarısızlıklarını saldırarak örtmeye çalışıyorlar. Nerede yanlış yaptık, nasıl kazanırız demek yerine kazananın meşruiyetini tartışıyorlar. Çünkü demokrasiden nasibini almamışlar.

Açık oy-kapalı tasnifle kazanmaya alışmışlar. Tek parti rahatsızlığının toplumda isyana dönüşmesinden korkup kendi el altından kurdukları Serbest Cumhuriyet Fırkasına bile tahammül edemeyen ve bir fırsat bulup kapatan zihniyettir bunlar.

Her seçimi kaybetmişler ama her kaybettikleri seçimleri kaosa döndürmeye çalışmışlar, bunda başarılı olamayınca da vesayetçi-darbeci güçlerle işbirliği yaparak darbecilerle kol kola girerek başbakanımızı, bakanlarımızı astıran zihniyettir bunlar. Asamadıklarını ise cezaevlerine atmışlar, kendilerine direnenleri itibarsızlaştırmak için her türlü yalan ve kumpası kurmuşlardır.

Bu millet bu CHP’li faşist ve Baasçı zihniyetlerden çok çekmiştir. Yokluğu, zulmü, baskıyı, şiddeti, din düşmanlığını bunların döneminde görmüştür. Peki, bu millete bu kadar düşman olan CHP, referandumda alınan 48.6 hayır oyunu nasıl almıştır? Ya da hayır oylarının beklenenden çok çıkması CHP’nin başarısı mıdır?

Hayır kampanyasının önündeki en belirgin isim Kemal Kılıçdaroğlu olduğu doğrudur. MHP’li muhaliflerin de Kılıçdaroğlu’nun peşine takıldıkları da doğrudur. Ama bu durumu hayır verenler üzerinden analiz ettiğimizde solun klasik tabanının firesiz hayır verdiği görülmektedir.

MHP’li muhaliflerin başını çektiği Devlet Bahçeli’yi MHP’nin başından indirmek isteyen gurupların hayır oylarında çok ciddi katkısının olduğu da gözükmektedir. Bunun yanında HDPKK, Saadet’in de hayır oyu için canla başla çalıştıkları da görülmüştür. Dışarıdaki FETÖ’cüler ve aileleri mağdur edildiklerini söyleyerek hayır kampanyasına her türlü katkıyı vermişler, kripto FETÖ’cüler de akıl ve algı oyunlarıyla hayır kampanyalarında çok etkin rol oynamışlardır. Bununla birlikte daha önceki seçimlerde AK Parti’ye oy verenlerden hatırı sayılı fire olduğunu da biliyoruz.

Yani burada sadece MHP’ye evet cephesi adına beklenilen oyun sorumluluğunu atmak gerçekleri görmemek olur. Asıl görülmesi gereken nerede eksik yapıldığıdır. Cumhurbaşkanımızın da dediği gibi’ gereğince anlatamamaktır, mesele.

1 Kasım’da alınan sonuçlar, meydanlardaki coşku, görsel ve toplantı zenginliğindeki evet kampanyalarının şatafatı rehavet getirmiştir hepimize. Alınan sonuç olarak bizi çok mutlu etmekle beraber oy oranı beklentilerin altında kalmıştır.

Peki, beklentilerin altında kalmanın bedelini kim ödeyecektir? Bugünlerde sanal alemde, dost sohbetlerinde, köşe yazılarında fırsatı ganimete çevirmeye çalışan bazı menfaat ve rant guruplarının, makam, mevki, gelecek beklentisi olanların kendi iç rakiplerini, alternatif olarak gördükleri en yakınlarını bile seçim sonuçları üzerinden vurmaya, indirmeye çalıştıklarını ibretler ve hayretler içerisinde görmekteyiz.

Bu düşerken akıl verenlere, ilk fırsatta kaçmaya çalışanlara karşı karnımız toktur. 16 Nisan geride kalmıştır. Ve 3 Kasım 2019’da Türkiye yeni sistemde ilk cumhurbaşkanın seçecektir. Eğer biz Türkiye’nin geleceğinde yer almak istiyorsak, mazlumlara, mağdurlara sahip çıkmaya devam etme istiyorsak, Milletin Adamı bir Cumhurbaşkanı seçmek istiyorsak şimdiden ve hiç durmadan çalışmalara başlamalıyız.

İstatistiklere baktım şu anda 15 ile 30 yaş arasında 3 Kasım 2019’da oy kullanacak 20 milyonun üzerinde seçmen var. Yani neredeyse toplam oyun yarısı. Bundan sonra tüm önceliğimiz gençlerimiz üzerine olmalı. Onlara ve onların geleceğine sahip çıkacak adımları çok ama çok öncelikli bir şekilde atmalıyız. Devam edeceğiz bu konuya…