Türkiye, bir gece dünyanın en nitelikli terör örgütü ile tanıştı. Benim gibilerin bile nispeten bildiği bu yapının bu denli kanlı darbe girişimi yapabileceğini kimse akıl edemedi. Şimdi pek çok yabancı istihbarat örgütünün maaş bağlayacağı yeni nesil hainlerimiz var. Bunları kamudaki görevlerinden uzaklaştırmak gelecekteki tehlikeyi engellemek için yeterli olmayabilir.

Türkiye’nin ve pek çok yabancı ülkenin stratejik noktalarından çıkan bu örgütle mücadele için çok özel bir yapı kurulmalı ve işi bir devlet politikası haline getirmeliyiz. Karşımızda, devleti ve milleti en hassas yönleri ile tanıyan ve şimdiki halde bu mahremiyetlere tecavüz etmek isteyen bir örgüt var.

Artık dünya savaşları bu şekilde yapılmaktadır ve ne yazık ki biz göz göre göre bu savaş alanına kendi içimizdeki hainler eliyle çekildik. Fakat hiçbir şey bitmiş değil. Bu tehlikeyi, o geceki milletçe yok oluş sınırında gördük. Bu bir paranoya değil, bu coğrafyada var olma meselesidir. Bu örgüt ile mücadele için kurumsal ve kalıcı bir kurum oluşturulmadığı sürece sadece kişiler listesi ile sınırlı bir tasfiye olur. Asıl ihtiyaç, gelecek yıllarda bu örgütün Türkiye’de ve yurtdışında alacağı pozisyonları önceden anlayabilmek, önleyebilmektir.

İlgili bütün kurumların bağlandığı bir istihbarat yapısı acilen oluşturulmalıdır. Aksi halde PKK’lı süreçlerin başında, bir kısım azınlığın başlattığını sandığımız bir kronik tehlike ile mücadeleye kaynaklarımızı kullanmak durumunda kalabiliriz.

17-25 Aralık darbe girişiminden sonra “Geçmişte hepimiz yardım ettik.” üzerinden meşruiyet kazanan bu sığınma ve korunma refleksinin şimdiki adı “Kurunun yanında yaş da yanmasın.” sloganı veya “cadı avı” rezervi. Önlem alma ve arınma sürecinin henüz başındayken hatalı uygulamaları dillendirmekle temkin ya da tedbir telkin etmediğimizi, aksine bu mücadele azim ve kararlılığına zarar verdiğimizi unutmayalım.

Görüyoruz ki sayın cumhurbaşkanı ve hükümet, devleti bu terör örgütünden arındırmakta kararlı. Kılcal damarlara kadar gidilecek iradesi var. Fakat bu mücadelenin önündeki engel de yine kamuda AK Parti iktidarları sürecinde oluşan manyetik alan.

Çünkü Haşhaşi yapı, iktidarlar ekseninde şekillendi. Siyasi iktidarların meşru koridorlarından geçerek devlete yerleşti. Ticari, siyasi ve bürokratik ilişkilerin stratejik kesişme noktalarını herkesten önce öğrendi ve bu kilit noktaları kontrol altına aldı. Bilgi akışını, bürokratik ilişkileri, nüfuz kullanma gücünü örgütlü yapısı sayesinde kolayca yönetmeye başladı.

Bu bakımdan Haşhaşi terör örgütü ile mücadele, bu örgütün devletin karakteri haline getirdiği işletim sisteminden ve bu ilişkiler ağından kurtulması ile olacaktır. Bu kesişme alanlarında nemalanan siyasetten yargıya, iş dünyasından akademiye kadar pek çok çıkarcı, süreci sulandırmak için ayak direyecektir.

Bugün Sayın Cumhurbaşkanımızın ve hükümetin “Ucu kime dokunursa dokunsun, geri adım atmayız.” söylemi, mücadele edenler açısından cesaret verici olsa da uygulama açısından yeterli olmayacaktır. Gizemli ve kaotik örgüt yapısı kadar karmaşık olan bu ilişkiler ağıdır. Bu yapıyı çözmekle sorumlu olan kamu görevlilerinin karşısına aşılması çok zor fotoğraflar çıkacaktır.

Geçmişte, bir şekilde devlet ve hükümet yetkilileri ile kurulan yakın ilişkilerin oluşturduğu korunma zırhını ortadan kaldırmak için somut adımlara ihtiyaç var. Sayın cumhurbaşkanımız ve AK Parti, bu örgütlü yapı ile birlikte çalışan isimlerden birkaçı üzerinde etkin mücadele örneği sergilemelidir. Yargı ve güvenlik güçleri için en anlamlı gösterge, bu iradenin yargı ve güvenlik birimleri dışında da hayat bulmasıdır. Aksi halde her bir irade, geçmişte çektirilen fotoğrafların gölgesinde geçinenler tarafından söndürülmek istenecektir…