14 Nisan tarihinde ABD öncülüğündeki koalisyon güçlerinin Suriye’de gerçekleştirdikleri “kimyasal” renkli füze operasyonundan sonra ABD-İngiltere ve Fransa’nın Suriye’nin kuzeyinde ve Doğu Akdeniz’deki askeri varlıklarının her geçen gün arttırdıkları görülmektedir. Demek ki bu operasyonun ilk amacı kimyasal bahaneyle bölgeye daha güçlü bir şekilde yerleşmekmiş. Sonra E. Makron’un siyasi acemilikteki o meşhur cümlesi geliyor bunların ardından “Türkiye ile Rusya’nın arasını açtık.” Demek ki operasyonun diğer bir amacı da Türkiye-Rusya-İran arasındaki Suriye’de barışın tesisi ve terörizmin ortadan kaldırılmasına yönelik inşa edilmiş olan güçlü konsensüsü dağıtmakmış. Ve bakıyoruz ki diğer adı PYD olan Suriye PKK’sına 2019 yılı için 300 milyon dolarlık bütçe Pentagon tarafından talep ediliyor. Sahada ise her seferinde tekrar ve tekrar kafasına vurabilmek için hemencecik ölmesi istenmeyen Esed ve onun acımasız rejimi karşımıza çıkıyor. Yunanistan’ın üzerimize kışkırtılmaya çalışılması, yeni nesil akıllı füzelerin pazarlanması, İsrail’in bölgeye daha güçlü müdahalesi için zemin oluşturulması gibi başka amaçlarda söylenebilir, mevzuyu daha fazla uzatmamak için yazmıyorum ama Türkiye’yi dışarıda çevrelemek isteyenlerin amaç ve aksiyonlarında daha güçlü bir pozisyona erişmeye çalıştıklarını söyleyebilirim.
Şimdi gelelim içerideki duruma. FETÖ’nün sadece devlet içinde değil Sivil Toplum Kuruluşları da dahil pek çok sivil toplumsal yapıda yerleşik hale gelmiş olduğunu biliyoruz. Her geçen gün matruşka tarzı FETÖ yapılanmalarının içinden yeni şer kozalarının açığa çıktığını hayretler içinde izliyoruz. Şu an sadece TSK içinde 3700 FETÖ itirafçısı var. Bunların her biri bir hücreyi deşifre etse 3700 ayrı hücre demektir. Ya birde TSK dışındakiler, yargıdakiler, eğitimdekiler, sağlıktakiler vb. Ve dünyanın en karanlık en sinsi terör örgütünün aynı zamanda DAEŞ ve PKK dahil ülkemize düşman bütün unsurlarla irtibat ve ilişki halinde olduğunu, onları teknik ve maddi olarak desteklediğini de dikkate alırsak karşımızdaki hain yapıyı daha gerçekçi tahayyül edebiliriz. Türkiye’nin ekonomisine operasyon yapmaktan tutun da gezi olaylarındaki gibi tetikçilik yapabilecek aşırı sol terör örgütlerle organik dayanışmaya kadar, PKK’yı desteklemekten tutun da siyasetin yeni kurumsal düzenini dizayn etmeye kadar her türlü iblislik bunların ajandasında mevcut. Artık ülkelerin güvenlik stratejileri tek boyutlu açıklanamaz. Çok katmanlı ve çok boyutlu düşünmek gerekir. Bu bakımdan FETÖ ile mücadele FETÖ ile mücadeleden daha fazla anlamlar taşımaktadır. Ve zaman boyutu uzun süreli olmalıdır. Bugün hala ceza evindeki FETÖ hainleri kendileri için gökten bir mucizenin inip onları cezaevinden çıkaracağı güne adeta tapınırcasına inanmaktadırlar. Hem içeride hem de yakalanmayı bekleyen dışarıdaki hainlere birtakım karanlık eller tarafından hala inanç ve gaz pompalandığını anlayabiliyoruz. Ve hem yurt içindeki hem de yurt dışındaki iblisin güçleri birbirlerinden haberdarlar. Koordineli ve senkronize çalışıyorlar. Tezgâhlarını kurmak ve Türkiye’yi eski karanlık günlerinden daha kötü bir duruma getirebilmek için yaptıkları planların 2019’u işaret ettiğini görmemek büyük hata olur. 2019’u beklerken 24 Haziran’ı görmek şer güçlerine yeni planlarla Türkiye’ye müdahalede reaksiyon zamanı bırakmadı. Artık geçmiş ola.
Bütün bu anlattıklarımdan sonra söylemek istediğim şey şudur. Türkiye Cumhuriyeti Devleti içeride ve dışarıda kendisine yönelecek her türlü tehdidi bertaraf edebilecek güçtedir. Bunun için gücü ve kudreti fazlasıyla mevcuttur ancak içeriden ayrışmamak şartıyla. Kıymetli okurlarım bilin ki birbirleriyle koordineli ve senkronize çalışan iblisin güçleri ülkemiz için içeride ve dışarıda karanlık planlar yaparken, karanlık ağlar örerken asıl hedefleri bizim milli birlik ve beraberliğimizdir. Muktedir iktidarıyla birlik ve beraberlik içinde geleceğe yürüyen bir Türkiye’nin önünde bütün şer güçlerinin ve ittifaklarının aciz kalacağını hep birlikte göreceğiz. Bu vesileyle 24 Haziran seçimi yüce milletimize şimdiden hayırlı olsun.