Türkiye’nin dışarıdaki güvenlik stratejisini geliştirmesine bağlı olarak, terörle mücadelesinde de önemli gelişmeler yaşanmaya başlandı. Yıllardır terörle dayatılmaya çalışılan ve adeta tabulaştırılan duvarlar birer birer yıkılmaya başladı. Bu süreçteki belki de en önemli hususlardan biri terör dahil ülkemize yönelik iç ve dış bütün tehdit unsurlarının arkasında aynı güç odaklarının bulunduğunun kabul edilmesi, diğeri de iç ve dış tehdit unsurlarının ayrı ayrı değil de milli güvenliğimizin birer parçaları olarak görülmesi. Böylece ülkemizin güvenlik bürokrasisindeki birleşme ve güvenlik aktörlerinin etkin koordinesi mümkün hale gelebilmiştir. Özellikle PKK ile yapılan mücadeledeki göstergeler bu başarıyı yansıtması bakımından önemli. 2018 yılında güvenlik güçlerine teslim olan terörist sayısı 400. Daha da ilginci 2019 yılının ilk üç ayında teslim olan terörist sayısı ise 100. Bu rakamlara yurt dışından teslim olanlar da dahildir. Bakınız şu an itibariyle yurt içindeki toplam terörist sayısı 450’nin altında. 2018 yılında çoğunluğu yurt dışından ve ağırlıklı olarak Avrupa ülkelerinden olmak üzere örgüte katılım 100 iken 2019 yılı ilk üç ayından tamamı yurt dışından olmak üzere yani yurt içinden hiç katılım yok örgüte katılım sayısı 18.
Bu rakamlar sadece kahraman güvenlik kuvvetlerimizin değil aynı zamanda PKK’nın yok edilmesine bağlı olarak örgütün halkın üzerinde kontrolünü kaybetmesi ve bölgede uygulanmakta olan sosyal devlet politikalarının başarısını da göstermektedir. 2018 ile 2019 yılını mukayese ettiğimizde doğu ve güneydoğuda yaşayan halkımız çocuklarına çok daha fazla sahip çıkmakta, gençlerimize çok daha bilinçli davranmaktadır. Büyük Türkiye için hepimiz el ele, gönül gönüle yürümekteyiz. Tabi ki içerideki bu başarı doğal olarak yurt dışındaki örgüt elemanlarını da etkilemekte, her gün özellikle Kandil Dağı bölgesindeki TSK baskısına bağlı olarak etkisiz hale getirilen örgütün yöneticilerinin sayısı artmaktadır. Bundan sonra da bu durumun devam edeceğini söylemek mümkün.
Ancak PKK kendi başına, doğal süreçlerin sonucunda ortaya çıkmış bir örgüt değildir. Küresel güçlerin Türkiye’yi dizayn etmek ve kendilerine sürekli bağımlı kılmak için oluşturulmuş suni bir örgüttür. Bu nedenle PKK özelinde Türkiye’nin başta terör örgütleri olmak üzere kendisine yönelik tehdit odaklarıyla mücadelesi uzun vadeli bir mücadeledir. Bu nedenle terör örgütleriyle yurt içi ve yurt dışındaki kazanılan başarının geliştirilmesi, mücadelenin daha üst seviyelere taşınması ihtiyacı vardır. Özellikle yeni yeni savunma teknolojilerinin gelişimi hiçbir zaman durmamalıdır. Bir süre sonra elimizdeki teknolojinin eskiyebileceği ve karşıt teknolojilerin terör örgütlerinin eline geçebileceği düşünüldüğünde bu durum daha da önem kazanmaktadır. Diğer önemli bir yönü de teknik ve uzman personel yetiştirilmesidir. Bu iki unsur terörle mücadelenin en önemli ayaklarıdır.
Ortadoğu ve şimdilerde Uzakdoğu Asya’nın terörle dizayn edilmeye başlandığı yeni küresel nizamda bu alanlarda önümüzdeki 20 yıl içinde sınırların değişmesi muhtemel görünüyor. Ortadoğu’da aşılamayan en önemli kale Türkiye’dir. Yakın ve uzak gelecekte de Türkiye’nin terörle imtihanı devam edecek gibi görünüyor. Güneyimizde kurumsal hale getirilmek istenen PYD/PKK aygıtının sürecine bağlı olarak Türkiye’nin de uygulayacağı harakat tarzları ve kuvvet biçimleri farklılaşabilir. Ancak her halükârda daha gelişmiş ve proaktif sistemlere ihtiyacımız olacağını söylememiz mümkün.