Adaletsizlikten, kibirden, vurdumduymazlık ve ithal fikirlerden hayıflananlar doğru söylüyorlar ama haksızlar.

Hani, “Önce serbest bırakıldı, sosyal medyadan tepki gelince tutuklandı” haberleri vardır. Ben bile bu haberlerin birkaçını ezberden sayarım. Benim bilmediğim Allah bilir ne kadar daha var. Sırf bu haberler bile ne tuhaf bir yuvarlanma halinde olduğumuzun keskin işaretlerinden biridir aslında. Devletin panik yapması için başka hiçbir habere ihtiyacı yok bana kalırsa. Gençler arasında hızlıca yayılan bir inanca göre, “Adaletin sağlanabilmesi için insanların sahip olduğu tek güvenilir güç sosyal medya!..” Mahkemeler, hakimler, savcılar, avukatlar, polis değil Twitter. “Eğer başımıza bir şey gelirse sosyal medyaya yazarız, RT alırsa gündem olur ve adalet yerini bulur!..” İnsanların hızlıca sürüklendiği uçurum bu işte…

Bunun dışında hatta ötesinde “Hayat içinde her şeyin yerli yerinde olması” çerçevesinden de bir adaletsizlik hali olduğu doğrudur. Bu konularda ters giden başka bir şey de, işi yazmak olan insanların sadece şikâyet edip üstelik “Ben küstüm siz de küsün, küsün de gidişatın ne kadar kötü olduğunu görsünler” diye genç ergen tepkileri vermeleri. “Küstük biz, içimize kapandık” diyorlar ve ardından analizlerinde “Battaniyeye sarılmış bir halde oturduğumuz koltuğa gömülüp dizlerimizi karnımıza çekmeyi” telkin ediyorlar. “Ben depresyona gireyim de görün gününüzü” diyen New York ergeni misiniz siz? Küsme nedir?

Bana kızacaklar yine ama “Kötüye gidiyoruz, ay çok fena olduk” diye hayıflanmak reyting işidir, tık işidir başka da bir faydası yoktur. Dedikodu yaparken bile kötüyü gösteren en çok dinlenen olur. İnsan sever kötü düşünceyi, kötüye sarılmaya meyillidir nefis. Hasta ziyaretine gidin mesela “İyileşmişsin, toparlanmışsın” deyin yüzünüze bakmazlar. Ama “Ay çok fena olmuşsun, bak hep bunlar stres, üzüntü, hepsinin yükünü sen taşıyorsun anam, sonunda ne oluyor, böyle patlıyor tabii, ölümden dönmüşsün” deyin ağzınızdan çıkan her şeyin hafızı olur hasta.

Mesela ithal bir fikirden mi şikâyet ediyorsunuz… Bu şikâyeti sesli yapmanızın hiçbir anlamı yoktur. İşte o, okuyucuya fenalık satmaktır. Rahatsız olduğunuz ithal fikri alırsınız; onun tarihsel sürecine, niye karşılık bulduğuna, nasıl karşılık bulduğuna, hatta hangi boşluğa ikame olduğuna, kimler tarafından hangi cihetle desteklendiğine bakarsınız. Sonra yerine yerlisini bina edersiniz ve o şikâyet ettiğiniz neyse, ondan hiç söz etmeden elinizdekini teklif edersiniz. Elinde bardak yok, çocuğa hiç bardak teklif etmemişsin, sonra kalkıp, “Kaç yaşına geldi hâlâ biberon kullanıyor” diye 4 yaşındaki çocuğun dedikodusunu yapıyorsun. Maksat fenalık olsun; yapma bunu…