Dün, 6-8 Ekim meşum hadiselerinin 9’uncu sene-i devriyesi idi…

Yani Selahattin Demirtaş’ın Kobani hadiselerini bahane edip HDP/PKK’lıları kalkışmaya çağırdığı ve ardından başta Yasin Börü olmak üzere 37 kişinin öldüğü vahim olaylar dizisi…

 *

Şunu en başından söylemeliyim ki bu kalkışmanın baş sorumlusu Selahattin Demirtaş’tır.

 *

HDP/PKK’nın cinayetlerinin, arkasındaki faili bu şahıstır lakin gelin görün ki muhalif cephenin neredeyse tamamı 37 masum insanın ölümüne sebep olan bu mücrimi aklamak için ellerinden ne geliyorsa yaptılar.

 *

Söz gelimi, Kılıçdaroğlu’nun seçim meydanlarındaki ‘Selahattin Demirtaş’ın serbest kalmasını istiyorsanız beni destekleyeceksiniz!’ sözleri hafızalardaki canlılığını hâlâ muhafaza ediyor.

Mesela Akşener, bu şahısla kahvaltı yapabileceğini söylemiş; Karamollaoğlu, Babacan ve Davutoğlu masum olduğu yönünde açıklamalar yapmakta hiçbir beis görmemişlerdi.

Hele Davutoğlu, Demirtaş’ın kendisine yönelik “Mal mal izleyeceksiniz!” şeklinde hakaretamiz sözlerine yönelik açtığı davadan vazgeçip bu aşağılayıcı hakareti sindirmeyi göze alacak kadar ileri gitmişti malumunuz.

 *

Peki, nedir 6-8 Ekim 2014 hadiseleri?..

Gelin, Aynularab (Kobani) olaylarının gerekçe gösterildiği 6-8 Ekim kalkışmasının nasıl başladığını bir kez daha hatırlayalım.

 *

HDP/PKK, türdeşi olan CHP ile el ele verip kendilerini sahneye süren güce dayanarak o günlerde memleketi yangın yerine çevirdiler bir anda.

Erdoğan öncesi eski rejimin Kürt halkına reva gördüğü hangi mezalim türü varsa, bir bir kendileri uyguluyorlardı bu kez.

Mesela Jitem'in ev baskınlarına öykünmüş olsalar gerek ki ev bastılar!

 *

Faili meçhul cinayetleri çok sevmiş olacaklar ki yüzlerine kapayarak masum insanları acımasızca katlettiler.

 *

Araçlara bağlanan ceset görüntülerinden çok etkilenmiş olacaklar ki öldürdükleri masum insanların cesetlerini sürüyerek sokağa taşıdılar ve kafalarını taşla ezdikleri yetmiyormuş gibi araçlarla üzerlerinden geçerek zulümde eski rejimden geri kalmayacaklarını ispatladılar!

 *

Köylünün kışlık iaşesini ‘örgüte yardım etmesinler’ gerekçesiyle köy meydanına döküp talan eden zalimlerden örnek almış olacaklar ki kendi halkının dükkânlarını yakıp yağmaladılar!

Ve daha bir sürü şenaat...

 *

Kobani, kelimenin tam manasıyla bir bahaneydi.

Onlar Müslüman halkı, daha doğrusu ‘Müslüman Kürt’ü sevmiyor’, herkesin, kayıtsız şartsız kendilerine tabi olmalarını istiyorlardı.

Kobani, bir güç gösterisi için fırsat tanımıştı kendilerine.

 *

Kobani gerekçesiyle girişilen kalkışma, hiç şüphesiz ki ‘Gezi’ ve ‘17-25 Aralık’ darbe teşebbüsünün üçüncü ayağıydı.

‘Gezi’yi ve ‘17-25 Aralık’ı kim tertiplediyse Kobani gösterilerinin arkasında da o vardı elbette.

CHP ve Paralel İhanet Çetesiyle el ele verip bu kalkışmayı ete kemiğe büründürmeye çalışanlar, başta Kürt halkı olmak üzere bu millete topyekûn ihanet etmişlerdir!

Gerisi hikâye...

 *

Bugün, yukarıya özetle dercettiğimiz hadiseleri ve iç savaş teşebbüsünü unutup HDP ile dayanışmaya girenlerin eli, 37 masum insanın kanına bulaşmıştır ve elbette ki bunun hesabını bu millete vereceklerdir.