Hafta sonu Kurban Bayramı’nı kutlayacağız. Her tarafta tatlı bir telaş var. Başta Türkiye Diyanet Vakfı, Kızılay ve IHH olmak üzere onlarca sivil toplum kuruluşumuz gönüllüleriyle beraber dünyanın dört bir yanına dağıldılar. Ülkemizden gelecek kurban hisselerinin satın alınması, kesim alanlarının oluşturulması, dağıtım listelerinin belirlenmesi gibi faaliyetler son hız devam ediyor.
Yıllardır Asya’dan Afrika’ya; Avrupa’dan Amerika’ya birçok bölgede hayır sahiplerinin kurbanları, yardımları ülkemizin güzide kurumları tarafından yardıma muhtaç insanlar arasında pay edilir. Paylar yapılırken insanların dinlerine, dillerine, renklerine bakılmaz. Muhtaçlık temel esas olarak belirlenir. Bu onlarca kurumumuzun değerli ve cefakâr gönüllüleri kâh kurban eti dağıtır, kâh bir kuyu açar, kâh kuyu onarır, cami yapar, yetimhane yapar, okul inşa eder. Yolu olmayan köylere bin bir eziyetle gider, oradaki insanlara sağlık hizmeti sunar, ameliyatlar yapar.
Dünyanın dört bir yanında yapılan hizmetler her gün bir habere konu olur. Ama çoğunlukla kimse bundan haberdar bile olmaz. İnsan kendi evinin otunun tadını beğenmez der bir Kürt atasözü (Giyaye haşve ta’le) gerçekten kendi kurumlarımızın yaptığı hizmetler birçok kişi tarafından göz ucuyla görülür. Oysaki bu hizmetleri alanların yüzündeki gülümsemeyi görmek, sevinci hissetmek herkesin hakkıdır. 30-40 yıldır gözleri görmeyen bir Afrikalı kardeşin sevincini görmek ne kadar doyumsuzdur acaba. Ya da evine bir yıl boyunca hiçbir şekilde protein kaynağı olan etin girmediği evlere birkaç kilo etin ulaşması ne kadar önemlidir. Ya da en zor şartlardayken, evinde tek bir lokma yiyeceği yokken hiçbir karşılık beklemeden kapısının çalınması ve kendinden binlerce kilometre uzaklıktaki bir insandan kendisine yiyecek bir şeylerin ikram edilmesinin mutluluğu ne kadar büyüktür acaba?
Bir Afrikalı siyahînin “biz Kur’an öğrenmek istiyoruz ama elimizde Mushaf yok, keşke birileri bize bir Mushaf gönderse” sözüne kayıtsız kalınmasının mümkün olmaması gerektiği bir çağdayız. Yardımla beraber bu kurumlarımız artık bu güzellikleri de yaşatıyorlar. Yüzyıllar boyunca adı sömürü ile anılmış beyaz adamların içinde aslında iyiler de varmış diye haykıran o tertemiz insanları biz Türkiyeliler asla kandırmadık, sömürmedik, köleleştirmedik.
Gün yeniden onlara el uzatma günüdür. Gün kardeşliğimizi yeniden sunma günüdür. Bu Kurban Bayramı’nda bir kurban mesabesinde onların yüreklerine dokunma günündür. Hani ayet diyordu ya; “Onların etleri ve kanları asla Allah’a ulaşmaz. Fakat O’na sizin takvanız (Allah’a karşı gelmekten sakınmanız) ulaşır. Böylece onları sizin hizmetinize verdi ki, size doğru yolu gösterdiğinden dolayı Allah’ı büyük tanıyasınız. İyilik edenleri müjdele.”(Hacc Suresi 37.Ayet)
Binlerce hisse milyonlarca aile için kurban beklenen gündür. Gelin bu bayram kurbanlarımızı başta Türkiye Diyanet Vakfı olmak üzere Kızılay, İHH ve diğer güzide kurumlarımıza teslim edelim. Gönül rahatlığıyla kesilen kurbanların bi hakkin yerine ulaştığına inanalım ve kardeşimize umut olalım. Hadi “Kurbanını paylaş kardeşinle yakınlaş” diyelim.
Selam ile efendim, şimdiden bayramınız mübarek olsun.