Yüksek müsaadenizle yaramıza tuz basacağım. Metruk, mahzun ve aranmayan kaybımız…
Biraz canımız acıyacak, acımalı ama görmeliyiz, bilmeliyiz, hissetmeliyiz…
Kudüs, evet baba ocağımız, ata yadigârımız… Babamız Hz. İbrahim’in yurdu, Peygamber Efendimiz’in (sav) miracı, İslam’ın ilk kıblesi ‘etrafı mübarek kılınmış’ şerefli mekân.
Geçen hafta Mirasımız Derneği’nin rehberliği ile Kudüs ziyareti gerçekleştirdik. Rehberliğinde deyişime bakmayın. İsrail, Türk derneklerini kapatıp Türkler’in orada yürüttükleri İslami çalışmaları yasaklamış.
Bu gizli rehberlik eşliğindeki izlenimlerimi paylaşacağım bu yazıda.
Kudüs’te Ramazan ayı geldiğinde tüm sokaklar renkli bayraklarla donanıyor, evler rengârenk boyanıyor ve geceleri rengarenk ışıklarla donatılıyor. Ramazan neşesini adeta sokaklar, duvarlar, kaldırımlar da yaşıyor.
Sıcak havalarda binlerce insan mescide akın ettiğinden sıcak daha da sıcak oluyor. Müslümanlar rahatlasın diye hoş kokulu bir su ile insanların üstüne fıskiye ile su pompalanıyor.
Anlık da olsa bedenen rahatlayan insanların bir yanı kan ağlıyor. Zulmün ve her an enselerinde hissettikleri baskının altında her geçen gün genişleyen işgal, gözlerinin önünde ve çaresizler.
Kudüs’te elan İslami hareketin tüm çalışmalarının yasaklanması, vakıflarının, derneklerinin mal varlıklarına el konulması, liderlerinin hapse atılması gibi tüm bu yollarla Müslümanlar’ın daha da sindirilmesi ortaya konulan zulüm son adı.
Müslümansın ama Aksa’ya girişin yasak.
“45 yaşını aşmış isen Cuma gününe has izin veriyorum. Cuma dışı iki rekât namaz kılmak istiyorum dersen özel izne tabisin.
45 yaş altında isen bekle yaşın gelince cumaları izin vereceğim”deniliyor. Nasıl bir duygudur acaba?
İsrail, Kudüs’ü ilanihaye mesken tutmak istiyor. Bunu sağlayacak en önemli argümanı da tüm emperyalist sömürgeci zihniyetin uygulama şekliyle yapmak için kolları çoktan sıvamış bile. İsrail, Filistin’deki okullarda İbranice’yi zorunlu dil olarak uygulamaya başlamış.
Arapça’yı silmek istiyor.Dili değiştirmek, bir milletin hafızasını sıfırlamak için kullanılan atom bombası.
Filistinli kardeşlerimizin bizden en önemli ricası kendilerini yalnız bırakmamamız. Müslümanlar olarak mekânlarımıza sahip çıkıp sürekli olarak oraları ziyaret etmek Siyonist İsrail ile mücadelede omuzlarımızdaki yüktür.Kâinat boşluk kabul etmez.
Sizin gitmediğiniz, sizin doldurmadığınız her mekân boş kalacaktır ve boş kalan her mekân kaybedilmiş mekandır…