Yeni bir kürt devleti kurmanın hayallerini gerçekleştirmek için yakalanan fırsat, Kuzey Suriye’yi kutsallaştıracaktı elbet.

Türk hükümetinin Azez-Cerablus hattında ‘’güvenli bölge’’ oluşturmak istemesi de; YPG ve PYD’nin bunu engellemek istemesi de bu sebepten kaynaklanıyor.

Kurulması halinde, planlanan Kürt devletinin tam ortasında bir koridor oluşmasına sebep olacak bir tampon bölge istemeyen PYD yönetimi, ABD ve Rusya’nın da desteğiyle bu bölgenin oluşmasını bir süreliğine engellemişti.

Afrin- Kobane hattını birleştirmek için Azez-Cerablus hattına muhtaç olan PYD’nin,Rakka da uyguladığı yöntemi devreye sokması bekleniyor. Bilineceği gibi YPG; Rakka da Türkmen köylerini boşaltmak için ‘’Çıkmazsanız ABD’ye bombalatırız’’ tehditleri ile halkın yerlerini terk etmesini sağlamıştı. Terk edilen toprakların Kürdistan toprağı olduğunu ilan etmiş ve zulmünü meşrulaştırmaya çalışmıştır.

Öncelerde DAEŞ tehtidi ile savaşan Türkmen ve Arap nüfus, şimdilerde ise PYD’nin ‘’Etnik Temizlği’’ne maruz kalıyor. Güvenli bölgenin hayati önem kazandığı bu aşamada Türkiye’nin ısrarları iki yönlü getiri sağlayacaktır. Birincisi: Oluşturulacak güvenli bölge ile kurulması planlanan Kürt devletinin önü kesilmiş olacak. İkincisi: Özellikle Türkmen nüfusun yoğunlaştığı bölge kontrol altında tutulacak ve güvenliği sağlanacak.

Ayrıca Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın hemen yanı başında Kuzey Irak’takine benzer bir Kürt yönetimine asla izin vermeyeceği biliniyor. Erdoğan için kırmızıçizgi teşkil eden bu durum ABD ile ittifakta da belli pürüzlere sebep oluyor. Obama ile görüşülmesi sonrası Obama’nın Joe Biden’i Türkiye’ye göndermesi bunun bir sonucu.

Biden’a PYD ve YPG’nin de PKK’dan hiçbir farkı olmadığı ve Kuzey Suriye’de insan haklarına aykırı faaliyetlerde bulunduğu anatıldı. YPG’ye yapılan silah yardımları sonucu o silahların PKK eliyle Türk güvenlik güçlerine doğrultulduğu söylendi. PYD’nin de Kandil tarafından yönetildiği açıkça beyan edildi. Fakat Biden toplantı sonrası yaptığı açıklamada PKK’nın DAEŞ’ten farkı olmayan bir terör örgütü olduğunu deklare etse de YPG ve PYD için ağzını ‘’yine’’ açmadı.

Uzun süredir sessiz olan Adullah Öcalan ise hala Kuzey Suriye de bir Kürt devletinin varlığını destekliyor. Sebebi ise; Kürt devletinin varlığının, faşist rejimin varlığından daha efdal olduğu. Fakat bunları söylerken, PYD ve YPG’nin etnik temizlik yaparak Arap ve Türkmen köylerini boşaltmasını ve  oraya yerleşmesini demokratik bir hareket olarak görüyor sanırım.

PKK ve HDP’nin içeride; YPG ve PYD’nin dışarıda ABD ve Rusya destekli olarak Türkiye aleyhine faaliyetlerde bulunması hükümeti keskin kararlar almaya itti. Önce ‘’Çözüm Süreci’’ni buzdolabına kaldırma kararı alındı. Daha sonrasında ise çözüm süreci yerine ‘’ Milli Birlik ve Kardeşlik Projesi’’ adı altında yeni bir sürece girildi.

Ne getiriyor bu Proje?

Artık bu sürecin HDP ve Kandil muhatap alınmadan sürdürüleceği öngörülüyor. 7 haziran seçimlerinde görüldü ki, çözüm süreci boyunca katedilen mesafeler ve gelinen ileri nokta HDP’ye mal edilmiş veya HDP sadece kendine mal etmişti. Bundan sonra ise hükümetin belirleyeceği ‘’Akil insanlar heyeti’’ benzeri gruplar oluşturularak halka gidilecek ve halk direkt olarak devlet ile muhatap olacak. Verilecek haklar da tabii olarak devlet eliyle verilecek.

Böylelikle Kürt vatandaşların ‘’Devlet’’ olgusuna olan muhalefetleri en aza indirgenecek. HDP ve PKK olmadan da Devlet’in Kürtler’in haklarını önemsediği mesajı verilecek. Bu da temsilin HDP ve PKK nezdinde tekelleşmesini engelleyecektir.