Dünyayı kötülerin yönettiğine dair bilgilerimiz ve kanaatlerimiz vardı ancak Filistin’de yaşananlar ve gösterilen tepkiler bir kez daha ayne’l-yakîne vesile oldu. Dünya düzeninin siyonistlerin eline geçmesinin tek sorumlusu onlar değil. Bu şer cephesi dünyayı ele geçirirken iyiler, basiretsiz ve ferasetsiz davranmışlardır. İyilik geri çekildikçe kötülük başını alıp gitmiş. Bu sadece bugünün meselesi değil, yıllara sâri bir durum. Kötülük sarmalı kartopu gibi büyüyerek dünyayı esareti altına almış.
Peki siyonistler bunu nasıl başarmışlar? Üç ana mekanizmayı ele geçirerek siyasi, mali ve akademik hayatı kontrol altına almışlar. Hayatın bu üç nirengi noktasını ya doğrudan ya da dolaylı ellerinde tutuyorlar. Bunun için dünyanın her yerinde çalışmalarına gerek yok. Dünyanın en güçlü ülkeleri olan Amerika Birleşik Devletleri ve İngiltere’yi elde tutmaları yeterli oluyor. Bu üç gücün sopalık görevini ise medya üstlenmiş durumda. Engellenmesi gerekenler medya aracılığıyla itibar suikastına tabi tutulup yok ediliyorlar.
Siyonistlerin Filistin’deki soykırımı nedeniyle ayne’l-yakîn olan bazı gerçekleri tekrar etmekte fayda görüyorum. İsrail’in Gazze saldırısına koşulsuz, sınırsız desteği ABD veriyor. İngiltere, her zaman olduğu gibi arka planda işleri sessiz ve derinden götürmeyi tercih ediyor. ABD Başkanı, İngiltere Başbakanı, Fransa Başbakanı panik içinde İsrail’e koşarak Netanyahu’ya bağımlılıklarını bildirdiler. ABD Dışişleri Bakanı Antony Blinken bir Yahudi olarak İsrail’e gittiğini ifade etti. Daha önce Amerikan başkanlarının, toplantıların bitiminde mikrofonlar açık unutulunca İsrail yönetimlerinden nasıl şikâyetçi olduklarına defalarca şahit olmuştuk. Dünya sistemini eline geçirmiş siyonistler için İsrail âdeta bir barometre gibidir. İslam dünyasının nabzını İsrail üzerinden ölçerler. Uçak gemilerinin Akdeniz’de demirlemesini ve yine İsrail ordusuna sınırsız mühimmat ve silah desteğini nasıl izah edebiliriz?
ABD yönetiminin bu sınırsız desteği ve içeride oluşturduğu baskıya rağmen vicdanlı ve yürekli insanların isyanına şahit oluyoruz. Yüz binler sokakları dolduruyor ama yönetim kılını kıpırdatmıyor. Bu, şu anlama geliyor; Amerika halkının yönetimi belirlemede bir etkisi yok. Siyonist lobilerin destek, baskı ve propagandasıyla seçimler yapılıyor. Kim seçilirse seçilsin hep siyonistler kazanıyor.
Mali piyasalar İngiltere ve ABD tarafından belirleniyor. Paraya ve borsaya bu ikilinin oluşturduğu piyasalarda yön veriliyor. Dünyanın ekonomik gidişatını belirlemek için dolar sopa olarak kullanılıyor. ABD yaklaşık 27 trilyon dolarla dünyanın en büyük ekonomisine sahip. Yaklaşık 18 trilyon dolarlık Çin’i saymazsak hiçbir ülkenin şu anda bu rakamlara yanaşma şansı yok. Muslukların başını da siyonistler tuttuğuna göre, iyilerin daha çok çalışması lazım.
En ibretlik durum akademide yaşanıyor. Dünyanın en kaliteli ve özgür üniversiteleri arasında sayılan Harward, MIT, Pensilvanya üniversitelerinin rektörleri; öğrencilerin protestolarına izin verdikleri gerekçesiyle sorgulandılar ve görevlerinden alındılar. Özgür akademinin ne kadar ve kimin için özgür olduğunu bir kez daha anladık.
Ancak “hafıza-i beşer nisyan ile malul”. Bir müddet sonra bunları hiç yaşanmamış gibi unutuyoruz. Tabii unutturmanın aracı olarak “özgür medya” hemen devreye giriyor, yoğun ve planlı bir iletişimle konu unutturuluyor. Hatta Hollywood’a yaptırılacak filmlerle konu magazinleştiriliyor; bir taraftan da günah çıkarılıyormuş gibi yapılıp katiller kahramana dönüştürülüyor. Yukarıda anlattıklarım yakın zamanda biz yaşarken oldu değil mi? Bu defa dikkatli olup hiçbir alanda kötülere ve hainlere fırsat vermeyelim artık.