Kovid-19, dünyanın tüm kurulu düzenini çok kısa bir zaman içerisinde altüst etmeyi başardı. Küresel panik ve kaygının oluşturduğu kuşku, dünya nüfusunun büyük bir çoğunluğunu evlerine hapsetti. Televizyon kanalları, radyolar, gazeteler, sosyal medya kesintisiz bir şekilde koronavirüsle ilgili haberler ve paylaşımlar yaparken, devletler birbiri ardına sokağa çıkma yasağı ilan ediyor.

Şayet salgın önlenemez ve bugünkü hızıyla devam ederse, tüm dünyada sağlık sistemleri çökebilir, ekonomiler batabilir, uluslararası ticaret durabilir, Avrupa Birliği dağılabilir hatta federal sistemler dahiçözülebilir. Bu karamsar tablonun nedeni dünyadaki 7.8 milyar insanın her birini tehdit eden halk sağlığı krizi ve bunun nasıl bir toplumsal, siyasal ve ekonomik maliyet doğurabileceği konusunda yaşanan belirsizliktir.

Kuşkusuz bu hastalık, uluslararası ekonomik sisteme ağır bir darbe vuracaktır. Öncelikle genel talepte görülen şiddetli düşüşün ve buna paralel olarak meydana gelen küresel tedarik zincirlerinin ve dağıtım ağlarının yavaşlamasının yaratacağı ekonomik durgunluğun kendini hissettirmesi olasıdır. Bu durgunluğun bilhassakırılgan ve zayıf ekonomiler üzerindeki tesiri daha keskin olacaktır. Küresel ekonominin üretken kapasitesinin önemli ölçüde azalması karşısında korumacı ve müdahaleci ekonomik anlayışlar hızla geri dönebilir.

Kovid-19 salgını, uluslararası siyasal sistemi de etkileyecektir. Bir defa tüm dünyadaki içe veya öze dönüş eğilimlerini kamçılayacaktır. Bu bağlamda milliyetçilik ve muhafazakârlık gibi küreselleşmeye direnç gösteren fikirlerin, ulusal hükümetler üzerindeki baskısı artacaktır. Bunun nedeni, insanların şahit oldukları bu korku verici durumdan ancak kendi hükümetlerinin aldıkları tedbirlerle kurtulabileceklerini bir kez daha görmüş olmalarıdır.

Nitekimsalgınla mücadelede uluslararası işbirliği bugüne kadar yetersiz kaldı.Avrupa Birliği, ABD ve Birleşmiş Milletler’in geniş çaplı küresel bir pandemi karşısında ne kadar aciz ve beceriksiz yapılar olduğu anlaşıldı. Bu durum Batı dünyasının imajının hiç olmadığı kadar sarsılmasınayol açtı.

Koronavirüs krizinin en azından birkaç yıl boyunca devletleri kendi ulusal sorunlarını çözmek için mesai harcamaya zorlayacağı çok açıktır. Çoğu hükümet bu yüzden kendi sınırları içindeki olaylara odaklanmak zorunda kalacak ve asgari düzeyde bölgesel veya küresel sorunlarla ilgilenme isteği gösterecektir. Haliyle ulusal fonlar ya da finansal kaynakların öncelikli hedefi, acil çözüm bekleyen ulusal meseleler olacaktır.

Hastalık her ne kadar Çin kaynaklı olsa da, salgından ağır bir şekilde etkilenen İran, İtalya ve İspanya başta olmak üzere pek çok ülkenin imdadına Çin koşmaktadır. Elbette Pekin yönetiminin yaptığı yardımların Çin’e siyasal ve ekonomik bir dönüşü olacaktır. ABD’nin bir kez daha liderlik testinden geçememesinin oluşturduğu baskı, şüphesiz Çin-Amerikan gerilimini daha da tırmandıracaktır.

İtalya ve İspanya’daki acı bilançonun, Avrupa entegrasyonunun zayıflamasına hızlandırıcı bir etki yapacağı şimdiden bellidir. Vaziyetin böyle devam etmesi halinde ulusal hükümetler Avrupa Birliği’ne devrettikleri siyasi ve ekonomik gücü geri çekebilir ve böylece Avrupa Birliği’nin çözülme süreci hızlanabilir.

Tüm bu kötü senaryoların hayat bulmaması adına, uluslararası örgütlerin ve devletlerin pandemiyle baş etme konusunda samimi bir dayanışma ve çok taraflı işbirliği göstermeleri gerekiyor. Aksi halde Uluslararası sistemde oluşan istikrarsızlığın yarattığı baskı, ülkeleri hem içeride hem de dışarıda ciddi çatışmalara sürükleyebilir.