Merkel, koronavirüsü ile ilgili açıklamasında “Halkımızın yüzde yetmişi yakalanacak, yüzde otuzu ölecek” demiş. Tedbir almayacaklarını açıklayan İngiltere Başbakanı Boris Johnson halkına “çoğunuz sevdiklerinizi kaybedecek” dedi. Hümanizmin beşiği Avrupa, salgın hastalık karşısında halkına, düşmanını tehdit eder gibi söylemlerde bulunuyor. Buna şaşırmak abes kaçıyor. Çünkü hümanizm seçkin insanları sevmenin ideolojisi esasen. Teoride farklı bir tanımla karşılaşsak da pratikte karşımıza çıkan tablo bunu gösteriyor. Hümanist Avrupa, kendisi için önemli, faydalı insanları korumak üzere; kendisine, topluma, faydasız olduğunu düşündüğü binlerce insanı öldürebilme fikri üzerine kurulu. Bütün medeniyetini, uygarlığını kan, vahşet, katliamlar, soykırım sayesinde oluşturmuş olan Avrupa; tarihinde de aynı duruşu gösterdi.  1770 yılına gidiyoruz: Aborjinler. James Cook öncülüğündeki İngilizler, kıtadaki yer altı kaynaklarını keşfeder etmez katliama başladı. Beyaz Adam, önce öldürdü, sonra yağmaladı, sonra da toprakların asıl sahiplerine Aborjinler adını verdi. Aborjinler tarihleri boyunca hiç savaşmamıştı, kendi aralarında bile. İngilizler ise adaya geldiklerinde kendileriyle beraber bir hastalık getirmişti. Aborjinlerin hastalığa bağışıkları yoktu. İngilizler, bugün yaptıklarına benzer bir çözüm ürettiler:

HASTALIĞA BAĞIŞIKLIĞI BULUNMADIĞI İÇİN ABORJİNLERİ ÖLDÜRDÜLER!

Batı, yok etmeye dayalı bir çözüm arayışındadır; Doğu, ise bütün çalışmalarını var kılmak üzerine kurar. Merkel’in açıklamalarına baktığımızda Hitler’in henüz ölmemiş olduğunu görmüyor muyuz? O Almanya ki Hitler’den önce de Namibya’da sadece bir yıl içinde 75 bin insanı öldürmüştü. Haçlılar, Allah’a savaş açtığında gittikleri yolda Hıristiyanları da katliama tabi tutmuş, bazı askerleri Hıristiyanların ölmesinden rahatsız olarak içlerinde iyilerin de bulunduğunu söylemişti. Papa 2. Urbanus, “Hepsini öldürün. Kimin iyi olduğuna Tanrı karar versin” demişti. Bizde ise hiçbir zaman insanlar ölüme terk edilmemiştir. Her şeyin Allah’tan geldiği bilinciyle, Allah’ın kanunları çerçevesinde, Allah’ın rızasına yönelik hareket edilmiştir. Hz. Ömer veba olan yerde girmekten vazgeçtiğinde “Allah’ın kaderinden yine Allah’ın kaderine kaçıyorum” demişti çünkü Peygamberimizden bunu görmüştü. Peygamberimiz “bir yerde veba varsa oraya gitmeyiniz, bulunduğunuz yerdeyse oradan çıkmayınız” buyurmuştur. Tedbirimizi alıp, Allah’ın hükmünü bekleriz. Onların tuzakları vardı, Allah’ın da tuzakları var. Bir mikrop bütün dünyayı, kitle imha silahlarını, savaş planlarını durdurdu. Herkes kendi günahlarını düşünerek ölümle yüzleşecek. Ülke olarak karantinaya alınan İtalya örneğin, Habeşistan’da öldürdükleri 760 bin Müslümanı düşünse keşke!

Son olarak “sevdiklerinizi kaybedeceksiniz”, “yüzde otuzumuz ölecek” açıklamaları yapan Batılı devlet adamlarına karşın; gece gündüz çalışan, uykusuz, kıpkırmızı gözlerle açıklamalar yapan ve “bir hastamı kaybettim” diyen, gazeteciye edep dersi veren Sağlık Bakanımız Sayın Fahrettin KOCA: Bu millet kendisine hizmet edenleri asla unutmaz. Bütün bunlar geçip de her şey düzeldiğinde sizi unutmayacak, şahsım adına bir ömür sizin için dua edeceğim. Allah, devletimizden, doktorlardan, hemşirelerden, tüm sağlık personelinden razı olsun. Allah, milletimizi ve tüm İslam ümmetini korusun. Allah, hastalara şifa versin. Dert de derman da Allah’tandır.