ABD Başkanı Joe Biden seçim döneminde Ermeni lobisine verdiği sözü tutarak, 1915 olaylarını “soykırım” olarak tanımladı. Böylece ülkedeki 50 eyaletin 49’unda daha önce verilmiş olan kararı tekrarlamış oldu. Elbette bugüne kadar ABD Başkanlarının Türkiye ile ilişkileri bozmamak için etrafında dolandığı bir konuda net tavır koyması son derece önemli. Fakat Karabağ’da yaşanan Ermeni hezimetinden sonra, bunun çok da bir önemi yok.
Bazılarımız Biden’ın açıklamasında İstanbul için Constantinople ismini kullanmasından çok rahatsızlık duydular. Bu durum da, fethin üzerinden geçen yaklaşık 6 yüzyıla rağmen düşmanın nasıl bir hazımsızlığa düçar olduğunu gösteriyor. Lakin, Ayasofya’nın yeniden camii olarak ibadete açıldığı bir dönemde bu hazımsızlık da düşmanlarımızın parmaklarını ısırmasından başka bir şey ile neticelenmeyecek.
Üstelik dünyanın en komplekssiz milletlerinin başında gelen Türkler için isimler hiçbir zaman çok önemli olmadı. Olsaydı, İstanbul’a asırlarca Konstantiniyye demeye devam etmezdik. Osmanlı Devleti’nin son anına kadar bastırdığı paralarda “Konstantiniyye’de basılmıştır” yazar. İnanmayan hala tedavülde olan Reşat altının arkasına baksın. İstanbul mu? O da Rumca. “istin-polis” yani “şehre doğru”nun Türkçeleşmiş hali.
Boşuna uğraşmasınlar. Büyük cihan devletleri kurmuş milletler, böylesi küçük işlerle uğraşmazlar. Neticeye bakarlar. Bugün iki asırdır uğraştıkları Büyük Ermenistan hayalleri kâbusa döndü. Van’ı başkent yapmak istiyorlardı, Karabağ’dan oldular. İki büyük Türk Devleti’nin arasına sıkışmış, dünyanın en fakir ve dünyanın en zavallı devletiyle teselli buluyorlar.
ABD’NİN KARARINA KİMLER SEVİNDİ?
Biden’ın hamlesine yalnız Ermeni lobileri sevinmedi şüphesiz. Türkiye içinde de kimisi açıktan, kimisi kalabalık cümlelerin arasına sıkıştırarak gizliden sevinenler var. HDP ve uzantıları küstahça sevinenlerden. Oysa Rus Ordusu’nun önünü açarak ilerleyen Ermeni çeteleri başarılı olsaydı, bugün doğu ve güneydoğuda bir tek Müslüman Kürt kalmayacaktı. Tıpkı Erivan ve Karabağ’da kalmadığı gibi. Oysaki bu şehirler Kürtlerin kadim yerleşim yerleriydi. Fakat HDP ne zaman Kürt halkını düşündü ki?
Gizliden sevinenlerin listesi ise epey uzun. Meseleyi Hükümete “ABD tokadı” olarak gören sol çevreler kendi uzantıları olan terör örgütlerinin ülke içinde ve dışında yaşadığı hezimeti bu sayede bir nebze unutmuş oldular. Böylece Amerikan karşıtı makyajları da bir kez daha döküldü. Fakat boya küpüne dalmaktan ne zaman uslandılar ki?
1915 olaylarını İttihat Terakki ve Türk milliyetçiliğine yıkıp, devlet düşmanlıklarını İslamcılık kisvesiyle gizlemeye çalışanlar da gizli sevinenlerden. Oysa unuttukları bir şey var: Ermeni Tehciri’nden Talat Paşa ne kadar sorumluysa, İslamcılığın kurucularından Said Halim Paşa da sadrazam olarak o kadar sorumluydu.
Gerçekte ise İttihat ve Terakki içindeki ne Türk milliyetçileri ne de İslamcılar o tarihte bir suç işlemişlerdi. Balkanları ve Kafkasya’yı kaybeden Türkiye için Anadolu’yu da Ermenileri kullanan Rusya’ya ve Batılı güçlere terk etmesi düşünülemezdi.
DİPLOMATİK TERÖRİSTLER
Modern tarihin ilk terör örgütlerini kuran Ermeniler, bizzat kendi diplomatları ve siyasetçileri eliyle suikastlar tertiplediler. Talat Paşa, Said Halim Paşa, Cemal Paşa, Trabzon Valisi Cemal Azmi, Teşkilat-ı Mahsusa’nın kurucusu Bahattin Şakir, Azerbaycan Başbakanı Fetali Han, Parlamento Başkan Yardımcısı Hasan Ağayev ve İçişleri Bakanı Behbud Han gibi pek çok devlet adamı Ermeni teröristlerce şehit edildiler.
Hatta gözleri o kadar dönmüştü ki, Türkiye’ye ihanete yanaşmayan çok sayıda Ermeni yurttaşımızın da kanını döktüler. Tüm bu terör faaliyetlerinin başında, Karekin Pastırmacıyan vardı. İşin ilginç tarafı Karekin tüm suçları işlerken, Ermenistan’ın ABD’deki elçisiydi.
Yani bizim için yeni hiçbir şey yok. Düşman için ise, bizi bin yıldır Anadolu’dan söküp atamamasının verdiği dert büyük. Ne diyelim, dertleri çok olsun.