Yeminle söylüyorum, bu televizyon ve gazetelerinde Acem uşağı, Tevhid&Selam Örgütü belgeselleri yayınlayanlar esasen IŞİD’in, İran ve İsrail’in en büyük dostlarıdır. Üstelik “diktatör” diye vasfettikleri bir adamın halk tarafından Cumhurbaşkanı seçildiği bir ülkede bunları yazıp çizebilenler, yarın bu Farslılarla birlikte hareket etmek adına talimat aldıklarında onlarla yeni denklem ve söylemler içerisinde Türkiye’ye karşı harekete geçerlerse hiç şaşırmayın. Bunlar düne kadar sövdükleri insanlık katili Esed’i de çok zamandır sever oldular, ayrıca son zamanlarda acaip Kemalistler ve hatta dini anlamda bu ülkede gerçekleştirilen her özgürlüğü dahi Atatürk devrimlerine karşı bir girişim olmak iddiasıyla manşetlerine taşıyorlar bir şekilde, okullarda mescit açılması dahil. Dedim ya aslında bir dinleri bile yok bunların. İstiyorlar ki, her gün olumsuzluklar olsun, olmasa da onlar bir şekilde varmış gibi sunsun. Keşke her gün bu ülkede yüzlerce insan ölsün ve üzerinden siyaset yapabilecekleri konular doğsun ve Erdoğan’a çakabilsinler. Bu Takkeli Ergenekoncuların şirazesi kaymış besbelli ve ülkedeki demokratik ortamın nimetlerini ülkelerine zarar vermek adına her türlü kullanıyorlar. Tüm amaçları dün olduğu gibi Türkiye’nin kendi içine kapanmış, bölgesinin edilgen ülkelerinden biri olması, etliye sütlüye karışmaması. Taşeronluk bugünlerde onlarda, aldıkları ücreti hak etmeye çalışıyorlar. Yoksa işten kovulacaklarının farkındalar.

Sırf bu nedenle demokrasiden vazgeçmeli miyiz? Kesinlikle hayır! Ama ülkesinin ve milletinin çıkarlarını çeşitli nedenlerle engellemeye çalışan ve bunu vatana ihanet noktasına taşıyan ne kadar yapı varsa irili ufaklı ve kimlerle işbirliği yapıyorlarsa mutlak surette bunların tespit edilip cezalandırılmaları da milletin en önemli beklentilerinden biri. Hem de en şiddetli şekilde. Birçok şeyden vazgeçebiliriz; ancak bu ülkenin büyük tarihsel yürüyüşünden asla! ABD, Rusya, İsrail, Esed, IŞİD ve yerli işbirlikçileri çok zamandır bu ülkeyi öldürmek için harekete geçmişken bizler susacak mıyız?

Medeniyet havzamızın bizlere ilham ettiği bilgeliği ısrarla koruyup bu tevarüsü yaşatacağız. Kapıldığınız şeytani iğvalar sizleri bağlar ve hesabını çok şedid bir şekilde ödersiniz.. Bizler ise bunlara asla aldanmayacağız. Allah’ın Kitabı, Rasulü’nün nezih, mütevatir sünneti, sahabesi, tabi olanları ve sonraki alimlerin hepsi dini ve pratik önderlerimiz olacak. Siyasette de aynı şekilde, yaşadığımız tarihsel tecrübe müktesebatından elimizde olanlarla yürüyeceğiz. Asla temel inançlarımıza ve geçmişimize ihanet etmeyeceğiz ve bu yoldan sapmayanları da sonuna kadar destekleyeceğiz.

Birileri isterse mülhid ateistlerle yürüsün, bir başkaları da isterse din üzerinden güç kotarmaya çalışan İsrailist Feto’yla. Fark etmez! Bir diğerleri de Kemalistlik yolunda muhteşem İrancılarla hareket edebilir. Bir başkaları da IŞİD’çi fanatizmle omuz omuza “yeter ki, Erdoğan yok olsun” diyebilir. Ancak bizlerin adı hiçbir zaman sizinle anılmayacak; çünkü sizler yerli ve içrek değilsiniz, boş ideal ve nefretleriniz yolunda küçük ölümleri bile göze alabilirsiniz, üzerinden siyaset yapmak adına. Ama herkes bilsin ki, bizler kolay ölmeyeceğiz. Birilerinin uykularını kaçıran binlerce yıllık İslam medeniyetini çöktüğü zannedilen bu topraklarda yeniden ayağa kaldıracak ve tüm insanlığa yeni bir çağrıda bulunacağız:

“Haydi, üzerinde hepimizin anlaşabileceği güzel bir kelimede buluşalım!”

Bu çağrıya ruhlarını satmış hainlerin hiçbir karşılık vermeyeceğini bildiğimiz halde bu davetimiz sonsuza dek sürecek.

Selamla.