İlk defa bir köşe yazısında tek bir konudan ziyade farklı konulara değinmek istiyorum. Birkaç haftadır farklı illerde bulunmamdan mıdır; yoksa farklı illerde gözlemlediğim gelişmelerin etkisinden midir bilmiyorum böyle birden fazla hususa değinesim var.
Tatil yörelerinde yabancı çiftlerde benim ve çevremdeki arkadaşların özellikle dikkatini çeken bir durum söz konusu; hemen hemen hangi ülkeden olursa olsun çoğunun birden fazla çocuk sahibi olduğunu görmek zor değil. Öyle aralarında yaş aralıkları fazla olan kardeşler değil bunlar, neredeyse arka arkaya doğmuşlar. Meslek gruplarını da merak ettiğim için birkaç aile ile sohbet ortamı yaratıp konuyu mesleklerine getirdim. Doktoru, mühendisi, öğretmeni, esnafı var. Nereye mi geleceğim? Bizdeki öğrenim düzeyi yüksek çiftlerin tek çocukta kalma ısrarlarına bazen yadırgıyorum doğrusu. Çoğunun çocuk yetiştirmek kolay mı klişesine sığınmaktan öte başta ekonomi gibi haklı sebepleri var. Ne bileyim! Batı’da işler şu an farklı, ilerde pişman olmayalım da!
&
Siyaset her yerde… Bazı bireyler olarak ülke gündeminden uzaklaşmaya çalışsak da bunu başaranlar var mıdır bilmiyorum. Cenazede, tatilde, sabah kahvaltılarında konu s-400, dolar, Suriye meselesi! Belki de uzak kalmak iyi değildir, ülke gündeminden kopunca kendini cahil olarak gören insanımızın sayısı her geçen gün artıyor gibi!
&
Sadece ülkemizde değil sosyolojik olarak dünya genelinde özellikle sosyal medyanın etkisi ile uğraştığı bir işi veya yaptığı bir hususu gösterme isteği yayılmış durumda. Tatilde paylaşılan resimler, yazdığı dörtlüğü video kaydı ile paylaşanlar, yeni sahip olduğu bir eşyayı hikayelerde sevinçle gösterenler… Kötü bir durum olarak değerlendirmekten öte değişen sosyolojiye alışmak mı; yoksa yapılan analizlerle insanlığın geleceğini ele almak mı gerekir? Tartışılır. Bazı şirketler bu analizi çoktan yaptılar bile! Sosyolojide veya psikolojide adı nedir bu durumun? Bu husustaki çalışmaları merak ediyorum.
&
Gençlik çalışmalarını ele alan okumalar yapıyorum son zamanlarda. Çoğu araştırmalar öğrenim düzeyi yüksek gençlere odaklanmış gibi duruyor. Liseye kadar okumak zorunlu ama, lise mezunu olan gençlerin de varlığı aşikâr. Onların yaşadığı duyguları ve düşünceleri açığa çıkarmanın yanında ülkeye dair gözlemleri nelerdir? Ele almak gerekiyor. Sanki bu kesim es geçiliyor gibi!
&
Evet, biz toplum olarak misafirperveriz, ama artık Suriyeliler konusunda her ilde insanlarımızda şu sözler duyabilmek mümkün; ‘Ne zaman gidecekler? Onların da gerçekten iyisi kötüsü var, bize ne zaman hangisi denk gelecek bunu bilemiyoruz. Bazen de korkuyoruz.’ İşin güzel tarafı insanlarımızın bu söylediklerini şu an Türkiye’yi yönetenlerin de fark etmiş olması ve bu hususta bazı çalışmaların hızlanması.