Kilise ve siyaset arasındaki ilişki, uluslararası politikanın en gizemli ve hassas konularının başında gelmektedir. Tarihsel boyuttan bakıldığında bu ikili arasındaki ilişkinin, karmaşık ve konjonktürel bir seyir takip ettiği görülmektedir. Her ne kadar devletlerarası ilişkilerin 1648 Vestfalya (Westphalia) Antlaşmalarından bugüne, seküler bir düzlemde sürdüğü kabul edilse de kiliseler arası mücadele, uluslararası politikada yer edinmeye devam etmiştir.

Rusya taraftarı Viktor Yanukoviç hükümetinin, Kasım 2013’te Ukrayna-AB Ortaklık Anlaşmasını imzalamayı reddetmesi üzerine Kiev’de başlayan olayları müteakiben, Ukrayna Kilisesi ile Moskova Kilisesi arasında yaşanan gerilim ve ardından gelen kopuş, kilise-siyaset ilişkisini yeniden gündeme taşımıştır. Ukrayna Ortodoks Kilisesi, 1686 yılından bu yana Moskova Kilisesi’ne bağlı bir şekilde dini faaliyetlerini yürütmekteydi.

2014 yılında Rusya’nın Kırım’ı ilhak etmesi, Rus nüfusun ve Rusya yanlılarının ağırlıkta olduğu ülkenin doğusundaki Donetsk ve Lugansk’ta çatışmaların başlamasıyla, Moskova Patrikhanesi’nin “Kremlin’in çıkarlarına hizmet ettiği ve Ukrayna’daki ayrılıkçıları desteklediği” iddiası, Kiev’in gündemine oturmuştur. Böylelikle Sovyetler Birliği’nin 1991 yılında dağılmasından itibaren, Kiev’de ara sıra tartışma konusu yapılan kiliselerin ayrılması meselesi, son hadiselerle birlikte Ukrayna’nın önemli bir ulusal güvenlik sorununa dönüşmüştür.

Kiev yönetimine göre Moskova yönetimi, Ortodoks Kilisesi’ni Ukrayna’nın içişlerine müdahalede bulunmak için etkili bir araç olarak kullanmaktadır. Rusya ise Ukrayna’da mevcut üç Ortodoks Kilisesi’nden sadece Moskova Patrikhanesi’ne bağlı olan Ukrayna Ortodoks Kilisesi’ni tanımakta, Kiev Patrikhanesi Ukrayna Ortodoks Kilisesi ile Otosefal Ukrayna Ortodoks Kilisesi’ni “bölücü gruplar” olarak tanımlamaktadır. Gelişmelerden de anlaşılacağı üzere taraflar arasındaki ihtilaf, dini olmaktan ziyade politiktir. Rusya’nın Hıristiyan dünyasındaki yumuşak gücünü artırmak için Ortodoksluğu bir dış politika aracına dönüştürme yönünde bir politika takip ettiği tartışılan bir konudur. Buna karşılık Rusya’nın bu siyasetinden ABD ve AB’nin rahatsızlık duyduğu ve bunu önleyici tedbirler geliştirdiği bilinmektedir.

Ukrayna’da Ortodoks dünyasının ve Rusya’nın tanımadığı kiliseler, Ukrayna Parlamentosu’nun da desteğiyle, Nisan 2018’de Fener Rum Patrikhanesi’ne (İstanbul) başvurarak, otosefallik yani Moskova’dan bağımsızlık talebinde bulunmuştur. Böylece Kiev ile Moskova arasında süregiden “dinsel” tartışmaya, Fener Rum Patrikhanesi de müdahil olmuştur. Bu çerçevede İstanbul, 11 Ekim 2018 tarihinde Ukrayna Ortodoks Kilisesi’nin bağımsızlığını tanıma kararı almıştır. Bu karar üzerine Moskova Patrikhanesi, Fener Rum Patrikhanesi’nin yetkilerini aştığını ve özerklik kararının ancak kiliselerin kendi içinde alınması gereken bir karar olduğunu ifade ederek, Fener Rum Patrikhanesi ile tüm ilişkilerini kestiğini duyurmuştur.

Ortodoks dünyasında “eşitler arası birinci” (primus inter pares) kabul edilen Fener Rum Patrikhanesi, kiliselere bağımsızlık tanıma hakkının yalnızca kendisine ait olduğunu savunmaktadır. Ayrıca bugünkü Ukrayna topraklarının ruhani yönetim hakkının, 17’inci yüzyılda geçici olarak Rusya Ortodoks Kilisesi’ne verildiğini fakat sonrasında Moskova’nın yasa dışı yollarla bu hakkı gasp ettiğini iddia etmektedir.

Kiev, Moskova ve İstanbul arasında tartışmaların sürdüğü bir ortamda Fener Rum Patriği Bartholomeos, Devlet Başkanı Petro Poroşenko’nun da hazır bulunduğu bir törenle, Ukrayna Ortodoks Kilisesi’ne bağımsızlık kazandıran “tomos” adlı kararnameyi 5 Ocak 2019 tarihinde imzalamıştır. Bu tarihi hadise Ukraynalılar tarafından, “Rusya’dan nihai bağımsızlığın elde edildiği gün” şeklinde değerlendirilmiştir. Ortodoks dünyasında meydana gelen bu yeni bölünmeyi “akıl almaz ve devletin dini hayata doğrudan müdahalesi” olarak yorumlayan Putin, gelişmelerin “kabul edilemez” olduğunu da ayrıca vurgulamıştır.

Kiliseler krizi, Rusya ile Batı’nın, Ukrayna’yı kendi eksenine çekme mücadelesinin bir parçası olarak doğmuş ve Rusya’nın aleyhine sonuçlanmıştır. Ancak bu krizin bittiğini şimdiden söylemek oldukça güçtür. Zira iki ülke arasında cereyan edecek muhtemel sıcak bir olayda, “Ukrayna’daki kiliseleri koruma” gerekçesiyle Moskova’nın kiliseler krizini kendi lehine sonuçlandırmak üzere adımlar atması ihtimal dâhilinde görünmektedir.