Bu hafta KKTC Cumhurbaşkanı Ersin Tatar’ın şeref konuğu olduğu bir kahvaltı etkinliğine davet edildim. Kafamı kurcalayan iki devletli çözüme dair bazı soruları sorma şansı sunmasından ötürü benim için önemli bir fırsattı. Sorularımı not aldım ve yola koyuldum. Merak ettiğim en can alıcı sorulardan birisi, iki devletli çözüm modelinin kalıcı devlet politikasına dönüşüp dönüşmeyeceği sorusuydu.Ayrıca bu konuda ne gibi adımların atıldığını en yüksek makama sormak ve geriye tarihi bir malzeme bırakmak benim için oldukça kıymetliydi. Cumhurbaşkanı Tatar’ın konuşmasından ve benim sorularımdan derlediğim notları başlıklar halinde bugünkü köşeme taşıdım.
Annan Planı siyaseti çökmüştür
Annan Planı siyaseti çökmüştür. Federasyon tezi tarih olmuştur. Federasyon tezinin varmak istediği nihai hedef Rum otoritesini Kuzey Kıbrıs’a yaymak ve buradan Türkiye’yi tüm varlığıyla çıkarmaktır. Türkiye’nin garantörlüğünü sonlandırmayı ve Türk askerini adadan çıkarmayı kendisine amaç edinmiş bir siyasetin ne parçası ne de taraftarı oluruz. Ne Rum tarafının ne de Avrupa Birliği’nin ışıltılı sözleriyle bezenmiş yalanlarına alet olmayı kimse bizden beklemesin.
Devletimizi kökleştireceğiz
Yeni siyasetimiz iki devletli çözümdür. Eşitlik temelinde bir anlaşmaya taraftarız. Yan yana yaşayan iki egemen devlet temel tercihimizdir. Bu çizgimiz adanın mevcut siyasi şartlarına uygun gerçekçi bir istektir. Adada iki devlet, iki toplum ve iki hukuki düzen mevcuttur. Bu sosyolojik, siyasal ve hukuki şartlardan hareketle yeni siyasetimizi belirledik. Hayalleri değil gerçekleri referans aldık. Bu husustaki kararlılığımıza tüm dünya şahit olacaktır.Dolayısıyla yeni siyasetimizi kökleştirmek için gençlerimize tarihimizi, yaşadığımız olayları ve çektiğimiz sıkıntıları anlatacağız. Gençlerimize federasyonla bizi nasıl yıllarca kandırdıklarını ve oyaladıklarını bir bir aktaracağız. Hem sahada hem de masada tüm gücümüzle mücadelemize devam edeceğiz. Gençlerimize her zaman güvendik. Güvenmeye devam edeceğiz. Annan Planı’nda, Crans Montana’da nasıl kandırıldığımızı hep beraber gördük. Kıbrıs Türkleri Rum tarafının oyuncağı değildir.
Halkımızın refahını artıracağız
Pandemi koşulları tüm dünya ekonomilerini vurduğu gibi bizim ekonomimizi de sarstı. Ekonomimizi hızlıca toparlayıp halkımızın refahını artırmak için çalışıyoruz. Türkiye’yle birlikte altyapı projelerimize ağırlık verdik. Kısa zaman zarfında bunları tamamlayacağız. Halkımıza ve gelecek kuşaklara yaşanabilir, sürdürülebilir ve güçlü bir KKTC bırakmak asli görevimizdir. Yeni siyasetimizi kurumsallaştırmak istiyorsak bunu yapmak zorundayız.
Mavi Vatan’dan geri adım yok
Gelinen nokta itibariyle uluslararası siyasetin bölgemizde çok değiştiğini görebiliyoruz. Denizlerimiz kıymetlendi. Jeopolitik ve stratejik önemimiz yükselişe geçti. Bir bütün olarak Kıbrıs’ın özelde ise Karpaz bölgesinin Mavi Vatan siyasetimizde ehemmiyeti arttı. Bu noktadan geri adım atarsak önce KKTC ardından Türkiye kaybeder. Ne KKTC’nin ne de Türkiye’nin güvenliğini tehlikeye atabiliriz. Haklarımızın, sorumluluklarımızın ve de bölgedeki risklerin farkındayız.
Türkiye bizim için vazgeçilmezdir
Kıbrıs Türk Mücadele Tarihi’ne baktığımızda yanımızda Türkiye’den başka kimi görebiliyoruz! Türkiye’yle zıtlaşmak bize zarardan başka ne getirebilir! Bizim kimliğimizle, kökümüzle ve bayrağımızla ilgili herhangi bir sorunumuz yok. Geçmişte olduğu gibi gelecekte de Türkiye’yle birlikte var olmak en büyük arzumuzdur. Bizim Rum tarafına yama olmak gibi köksüz bir siyasetimiz hiç olmamıştır. Kıbrıs Türk halkıyla Türkiye et ve tırnak gibidir. Aklı başında her Kıbrıs Türkü Anavatan Türkiye olmadan güvenli bir geleceğe ulaşamayacağımızı çok iyi bilir.