AK Parti iktidara geldiğinden beri Kemalizm’in etkisi zayıflamış, Kemalizm eliyle millete yapılan zulümler büyük oranda son bulmuştu. Yine Kemalizm’in âdeta yeni bir din ihdas eden uçuk uygulamaları, millete dayatılan ayinleri de büyük oranda azalmış; millet çoluğunu çocuğunu bir nebze de olsa Kemalizm’in cenderesinden koruyabilmişti.

Andımızın kaldırılması, millî bayramların devletin soğuk yüzü ve dayatmasıyla okullarda zorunlu kutlanmasına son verilmesi gibi elle tutulur güzel uygulamalar hayata geçirilmişti. (Millî bayramların kutlanmasına karşı değilim. Ancak öğrencilerin, öğretmenlerin, memurların zorunlu kutlama personeli olarak kullanılmasına; millî bayramların kutlama hazırlıkları yüzünden öğrencilerin ve öğretmenlerin eğitimi aksatmasına karşıyım. Gönüllük esasına dayalı, gönüllü sivil kutlama organizasyonlarının olacağı kutlamalar pekâlâ mümkün.)

Maalesef ki melun 15 Temmuz darbe girişiminden sonra AK Parti’de ve AK Partililer’de şiraze biraz şaştı. Gereğinden fazla Atatürk vurgusu, AK Parti’nin atadığı bürokratlar eliyle abartılı ve yarış hâlinde Atatürk güzellemeleri, karşı cenaha yaranmak için Atatürk eleştirisi yapanların anında soruşturmaya tabii tutulması, provokatör ilan edilmesi gibi AK Parti’nin özünde, kimliğinde olmayan uygulamaların devreye sokulması söz konusu…

AK Parti’nin atamış olduğu, AK Partili görünüp de karşı cenaha yaranmak için kraldan çok kralcı geçinen bürokratlarla, yöneticilerle dolu her taraf…

Son 10 Kasım’da muhafazakâr olduğuna, belli hassasiyetleri taşıdığına, geçmişte Atatürk adına yapılan abartılı eylem ve söylemlere açıkça muhalefet ettiğine emin olduğumuz bürokratlar ve belediye başkanlarının mesajlarını görünce küçük dilimi yutacaktım. Bizim muhafazakâr kesim, aslında iyi birer Kemalist ve Kemalizm savunucusuymuş. Olayı biraz geç fark ettik ama iyi fark ettik.

Mustafa Kemal’i bir insan samimi olarak sevebilir, anabilir, ona aşırı bağlı olabilir; hepsine eyvallah, hepsine saygı da duyarız. Ancak kendi sevgisini, anma şeklini, düşüncesini dayattığı zaman bu olmaz!.. 10 Kasım’da hangi bürokrat paylaşım yaptı, hangisi yapmadı diye takip eden hastalıklı bir cenah var ve bu mahalle baskısıyla paylaşım yapmak zorunda olan kamu personeli var. Ve yıl 2018, AK Parti 16 yıldır iktidarda!..

1998’deki uygulamalar, 2018’de hâlâ hayata geçirilip insanlara Kemalizm adına zulmedilebiliyorsa biz her şeyi hak ediyoruz demektir!..

Bir insan, “Atatürk ilah değildir!..” dedi diye tutuklanıyorsa ve %99 böyle düşünenlerin oyuyla iktidara gelenlerden ses çıkmıyorsa artık şapkayı önümüze alıp düşünmenin vakti çoktan gelmiştir!..

Adam bıçaklayan, hırsızlık yapan, haneye tecavüz eden, eroin içen ve satan vb. serbest kalıyor ya da tutuksuz yargılanıyor ama “Atatürk ilah değildir!..” diyen tutuklanıyorsa vah Türkiye’deki hukuka, vah Türkiye’deki hukukçulara, vah buna ses etmeyen yetkililere!..

Gözaltına alan polise, sorgulayan savcıya, tutuklayan hâkime yazıklar olsun!.. Bu savcıyı ve hâkimi komedi filmlerinde bile bulmak zordur. Orada bile bu kadar mizahı çok aşırı bulurlar muhtemelen!..

Atatürk ilah değildir!.. 10 Kasım kutsal değildir!..

Atatürk’ü eleştirmek, haddi aşmak değildir!.. Her eleştiren provokatör değildir!.. Her eleştiri ya da aykırı fikir, hakaret değildir!.. Eleştirmek ya da farklı düşünmek, tutuklanma sebebi hiç değildir!..

Üzerimizde Demokles’in Kılıcı gibi sallanan şu Kemalizm baskısından ne zaman kurtulacağız, vakti gelmedi mi hâlâ?