Seçim dönemine, seçimlere, seçimlerdeki hilelere ve organize hırsızlıklara o kadar daldık ki konuşmamız ve eleştirmemiz gereken temel meselelerden uzaklaştık. Bu meselelerin başında ise AK Parti’nin kendinden beklenenleri karşılamaktan uzak olduğu çok önemli iki alan var: Eğitim, kadın ve aile.
Diğer meselelerde AK Parti’ye yapılan eleştiriler genellikle haksız veya taraflı olabiliyor ama eğitim ve kadın-aile konusunda AK Parti’ye getirilecek her eleştiri, haklı ve hakkaniyetlidir. Sebebi ise AK Parti gibi varlık sebebini millî ve manevi değerlere borçlu olan bir partinin bu iki alanda hem beklentileri karşılamaktan uzak bir performans sergilemesi hem de çoğu zaman beklentilerin zıddına icraatlara imza atması…
Bu iki konudan kadın ve aile konusunda daha önce birçok yazı yazdım. Eğitimle ilgili de atılan yanlış adımlarla ilgili eleştiriler getirdim. Ancak bu defa zihniyet eleştirisi yapacağım ve “dindar nesiller” yetiştirelim derken kendi değerlerine yabancı ve düşman olan “kindar nesiller”in nasıl yetiştirildiğini ele alacağım.
Bu konu, tek yazılık bir konu olmayacak ve birkaç yazı peş peşe yazacağım inşallah…
Konunun önemine binaen eğitimci bir anneden gelen bir feryadı yayımlayayım öncelikle ki konunun vahametini kavrama konusunda bize yardımcı olsun.
“Es-selamün aleyküm Hocam,
Ben N. O. Yazılarınızı ilgiyle takip ediyoruz, Allah razı olsun…
Ben size son zamanlarda rahatsızlık duyduğum bir konudan bahsedeceğim. Benim 15 yaşında bir oğlum var; orta son sınıfa kadar hiçbir sorun yaşamadık, kendi düşünce tarzımıza göre çocuğumuzu yetiştirmeye çalıştık. Oğlum 8. sınıftan sonra kendi kültürüne (İslam) düşman… Batı’ya ve Batı’nın kokuşmuş modern(!) ahlaksızlıklarına meyyal… Avrupa kültürünün özentisi, hayranlığı içinde kayboluyor günden güne… Özellikle Araplara ve Doğu kültürüne karşı aşağılayıcı ve nefretle bakan bir hâli var. Bu değişimin, 8. sınıfta okutulan inkılap dersinin bir sonucu olduğunu düşünüyorum.
Ayrıca ben bu özellikleri sadece kendi oğlumda görmüyorum. 9 ve 10. sınıflarda derse girdiğim için buralardaki izlenimim çok daha kötü… Öğrencilerde İslami değerleri aşağılama, İslami değerleri Arap kültürü olarak hor görüp alay etme gibi yönlendirilmiş bir zihin yapısı mevcut… Hiçbir manevi değeri olmayan, hiçbir kutsala saygısı olmayan bir nesil geliyor maalesef…
Bu endişemi size yazmak istememin sebebi, sizin daha geniş kitlelere ulaşarak nasıl bir tehlikeyle karşı karşıya olduğumuzu duyurabileceğinize olan inancımdır. Çözüm: Acilen 8. sınıf müfredatı değişmeli, ilkokul hatta anasınıfı ile başlayan müfredattaki Kemalist zihniyetin hastalıklı düşünce yapısı tek tek ayıklanmalı… Millî ve manevi değerleri önceleyen bir sistem ivedilikle hayata geçirilmeli… Kendi ellerimizle, kendi iktidarımızda nesillerimizi heba ediyoruz.
İlgilenir ve bu konu üzerinde bir yazı kaleme alırsanız çok memnun olurum… Allah razı olsun şimdiden…”
Bu satırları yazan hanımefendi, liselerde derse giren; milletimizle, değerlerimizle, gelecek nesillerimizle dertlenen; bilinçli, şuurlu, işini oldukça iyi yapan bir öğretmen… Özelde kendi çocuğu, genelde ise gençlikle ilgili kaygılar yaşayan, salla başını, al maaşını zihniyetinden uzak kıymetli bir eğitimci…
Tespitleri o kadar yerinde ve can yakıcı ki…
Belli hassasiyetleri olan, çocuklarını modern dünyanın hastalıklarından korumak isteyen ebeveynler için okul hayatı o kadar zor ki… Âdeta kendi değerlerimize düşman yetişsin diye çocuklarımızı Kemalist laikçi cendereye teslim ediyoruz. Onlar bozuyor, kaptığı hastalıklı zihin yapısını biz dışarıdan tamir etmeye uğraşıyoruz.
Özellikle 15 Temmuz melun darbe girişiminden sonra Kemalizm vurgusu ve Atatürk istismarı okullarda o kadar arttı ki âdeta AK Parti iktidarında AK Parti seçmeni olan kitle linç ediliyor, ötekileştiriliyor.
Anaokullarında başlayan millî bayramlar ve özel günlerdeki saçma sapan kutlamalar, programlar, abartılı Kemalist ideoloji aşılama gayretkeşlikleri… Düşünün okulda öğretmen, Mustafa Kemal’i âdeta tanrılaştıran kitapları alıp okutuyor çocuğunuza ve siz bu konuda tercih hakkına bile sahip olamıyorsunuz. Çünkü ben unu istemiyorum deseniz sınıf düzenini bozmuş oluyorsunuz ve aykırı tipler olarak görülüyorsunuz.
Ya da 10 Kasım gibi anma törenlerinde, 23 Nisan gibi kutlamalarda yapılan saçma etkinlikler, çocukların zihnine kazınan “Atam, sen kalk da ben yatam…” tarzı uç söylemler… Çocuklarınızı bunlardan korumak için yapacağınız her girişim, sizin için sorun oluyor ve ötekileştiriliyorsunuz.
Yer bitti, dert bitmedi… Bu konuya devam edeceğiz.