28 Şubat bu ülkenin üzerine bir kâbus gibi çöktüğünde sonrası için bir öngörüde bulunmak neredeyse imkânsızdı. Bir vesayet ve oldubittiyle imam hatiplerin kapısına kilit vurulmuş, kuran kursları işlevsiz hale getirilmişti.

Bale eğitimi için 6 yaşında okulların kapısı açılırken hafızlık yapabilmek için 8 yıllık kesintisiz eğitim bahane edilerek neredeyse 12 yaş sınırı dayatılmıştı.

Bu toplumun öyle veya böyle bir alışkanlık haline getirdiği yaz kuran kursları da kapatılmış işlevsiz hale getirilmişti. İlköğretimi yani diğer deyişle ortaokulu bitiremeyen yavrucaklara yaz Kur’an Kursları’nın kapısı kapatılıvermişti.

Kendim bizzat yaşadığım için biliyorum. Oğullarını yaz Kur’an Kursu için camiye gönderdiğimde imam efendi kraldan çok kralcı ve kuralcı kesilerek çocukları kabul etmemişti(kabul ederse takibata uğrar, başına bir haller gelirmiş, falan filan).

Evet, şu anda o 1000 yıl sürecek denilen dönem daha 15-20 yıl geçmeden tarihin çöplüğünde ki yerini aldı. Türkiye genelinde onlarca imam hatip okulu açıldı. Toplam öğrenci sayısı 60 binlere kadar düşmüşken 1 milyon 400 bin rakamını çoktan geçti. TEOG sınavlarında imam hatipler bariz bir başarı elde ederek göğsümüzü kabartıyorlar. Hâsılı görünen her alanda yeniden bir başarı ivmesi yakalandı.

Her alanda olduğu gibi okullarda da başörtüsü bir sorun olmaktan çıkarıldı. Kur’an-ı Kerim, Hz. Muhammed’in Hayatı (siyer), temel dini bilgiler ve Arapça birer seçmeli ders haline getirildi. Yani sizin anlayacağınız pek çok müspet gelişme hayatımızda yerini aldı.

Tam da bu noktada herkesin kendisine şu soruyu sormasını istiyorum: Bu kazanımlar ve rahatlık sonsuza dek böyle sürer mi?

Aklını kullanan ve biraz tarih bilgisi olanlar, hemen her şeyin olabileceğini, rüzgârın birden tersten esmeye başlayabileceğini rahatlıkla bilebilir. Kanaatimce mevcut kazanımlara gerektiği gibi sahip çıkılmaması durumunda ters bir fırtınada hepsinin uçup gitme riski hâlâ var.

Şükür, kanaat ve mevcudu koruma ve daha iyisine sahip olmak için çalışma gayreti bir an olsun ihmal etmeye gelmez. Akıntıya karşı duraklamak gerilemek demektir.

Bugünlerde ortalıkta en ön sıralarda poz verenlerin bir kısmının geçmişte nerelerde olduğunu ve nerelere gizlendikleri de bizlerce malum. En ufak bir sarsıntı ve fırtına da nerelerde olacakları da bir sır değil.

Yani diğer bir deyişle Allah göstermesin geçmişteki gibi zor günler kapıya dayandığında (ki aklımızı başımıza almazsak o günler çok uzak değil gibi görünüyor) kimlerin ön safta kalacağını, kimlerin çaktırmadan tribünlere kaçacağını göreceğiz.

Bulunduğumuz makam ve mevkilerin geçici olduğunu; şu fani dünyada ev sahibi değil misafir olduğumuzu bir an bile olsa aklınızdan çıkarmadan elimizden gelenin azamisini yapmak en doğru yol.

Kendi gönül hanemizde bile gurbette olduğumuz acı bir gerçek iken hancı olduğumuzu sanmayalım. Rehavete kapılmadan hiçbir kazanımın da sonsuza dek sürmeyeceğini aklımızdan çıkarmayalım.

Gönlünüzden güzellikler eksik olmasın, dostça ve sevgi ile kalın.