İslam düşmanları, İslam dünyasına bir karabasan gibi çökmüş durumda. İslam Âlemi, cayır cayır yanıyor, bizim de içimiz… İslam düşmanları, dünyanın gözü önünde katliam yapıyor. Her gün yüzlerce Müslüman kardeşimiz katlediliyor.

İslam ülkelerinin liderlerinden sadra şifa küçük bir açıklama dahi gelmiyor. Suudi Amerika ve kralı, ‘’Aman Amerika bozulmasın.’’ diye gıkını çıkaramaz. Mısır’da ses çıkaracak olan Mursi; Amerikan uşağı, İsrail dostu Sisi tarafından darbeyle yönetimden uzaklaştırıldı ve hapislere tıkıldı. Irak, zaten malum, kendi derdine çare olamıyor. Suriye, aşağılık Beşşar Esed tarafından inim inim inletiliyor. İran dersen zaten İslam âleminin yüreğine saplanmış bir hançer olmuş hep; Ümmet-i Muhammed için, İslam Âlemi için hiçbir hayırlı adım içinde bulunmuyor, Libya, kan ağlıyor; Tunus, ateş olsa cirmi kadar yer yakar. Bir Katar belki bunlardan farklı bir konumda ama onun da gücü, etkisi belli… Müslümanlar dağılmış, fırkalara bölünmüş durumdayız; İslam âleminde birlik olmayınca doğal olarak dirlik de olmuyor.

Bir tek Türkiye’den itirazlar yükseliyor, İslam Âleminin sesi uluslararası camiada duyurulmaya çalışılıyor.

Bize yıllarca âlimlerin peygamber varisi olduğu söylendi. Doğal olarak da biz de âlim denen kişilerin, varını yoğunu İslam ve Ümmet-i Muhammed için feda edeceğini düşündük. Nitekim istisnaları olmakla birlikte cemaat önderlerinin ve âlimlerin ekserisinin böyle olduğuna da şahit olduk. Ama Hizmet(!) camiasının ve onun şanlı(!) liderinin, hiçbir konuda Müslümanlar için ellerini taşın altına koyduklarına şahit olmadık. (Kendi camiaları söz konusuysa tüm bedenlerini taşın altına atmaktan çekinmediler tabii.)

‘’Ümmeti, ümmeti’’ diyen bir peygamberin ‘’nefsi, nefsi’’ diyen bir varisine(!) şahit olduk. Bu peygamber varisi (!)kendi camiasına ve kurumlarına yönelik en küçük faaliyette nasıl dünyayı ayağa kaldırdığını gördü bu gözlerimiz. Bedduaların havada uçuştuğunu işitti bu kulaklarımız. Maddi olarak en küçük bir zararları olduğunda bir pire için yorgan yakabildiklerini hayretle takip etti insanlarımız. O sessiz, sakin insan yığınlarının kendi çıkarları söz konusu olduğunda seslerinin nasıl da gür çıktığını, ne kadar cesur olabildiklerini gördük hepimiz. Gayri Müslimlere karşı hoşgörü deryası olanların, Müslümanlardan deryadaki bir damlayı esirgediklerini yaşayarak öğrendi tüm din kardeşlerimiz.

İslam düşmanları; en azından bu ülkenin Cumhurbaşkanı ve hükûmet üyeleri kadar bedduayı hak etmedi mi acaba? Haydi vakit hâlâ geç değil!.. Patlatsın hoca efendiniz bir beddua, siz de huşu ile âmin deyin de İslam düşmanları yer ile yeksan olsun… Sayenizde bir şefkat tokadı da şu İslam düşmanlarına ve onun destekçilerine gelsin. Ümmet-i Muhammed bir hayrınızı görsün… Bir kez de dertlerimizle dertlendiğinize, sıkıntılarımıza ortak olduğunuza şahit olalım. Camianız dışındaki Müslümanlar için de kaygı çektiğinize inanalım… Çok mu zor, çok şey mi istiyoruz?