Çok öncelerini bilemem ama pek çok kişinin kendini bir diğerinden daha değerli, daha üstün ve daha farklı gördüğü günlerde yaşıyoruz.

Kendini başkalarından üstün veya farklı görmek aslında hiç de “normal” bir durum değil.

Kendi bilinçaltlarında, kendilerini değerli-farklı görüp hiç tanımadıkları halde başkalarını sınıflandırmaya tabi tutanlar, kendini elit bir diğerini “avam” görenler farkında olmadan adı konulmamış bir “kast sistemi” oluşturuyor. (Hem de Müslümanlık adına)

İslam’da kast sistemi yoktur ki” dediğinizi duyar gibiyim. Böyle bir şey olmadığını ben de biliyorum.  Beni bu satırları yazmaya iten, İslâm’ı hayatlarının başköşesine oturttuklarını söyledikleri halde gerek siyasal ve gerekse sosyal alanda bazı kimselerin bu şekilde davranmalarıdır.

Bizde yok diye sevinirken bizim bazı ağabeylerimizin, kardeşlerimizin ve de arkadaşlarımızın kendilerince bir sınıf-zümre oluşturmuş olmaları gerçekten üzücü, bir o kadar da ürkütücü.

Çoğundan “Kimsenin kimseye bir üstünlüğü yok, üstünlük ancak takva iledir” sözünü duyarsınız. Bunu söylerken dahi “Ben çok takvayım, biliyor musunuz” diye her haliyle baş bas bağıranlar “seçilmiş” (!) bir zümre oluşturarak ötekilerini dışlamaktan, yok saymaktan, görmezden gelmekten zerre imtina etmiyorlar. (Kendilerinden görmediklerinden kız dahi alıp vermezler. Güçlerini bölmek, başkalarını ortak etmek istemezler)

İstisnasız hemen her şeyi mükemmel bilen, yaşantısının mükemmel olduğunu ima eden ve yalnızca seçtikleri kişilerle münasebette bulunanlara (bilinçaltlarında kromozom saylarının dahi fazla olduğunu zannedenlere) “Bu özelliği nerden aldınız, söyleyin biz de gidip alalım gücümüz yeterse” diyesim geliyor.

Adı konulmamış bu sistem, dillendirilmese dahi uygulamada olduğu konusunda başta şahsım olmak üzere pek çok kişinin kuşkusu yok.

Seçkinci, tepeden bakan, kendini bir diğerinden farklı/üstün gören, herkesle muhatap olmayı zül addeden kimseler başka türlü nasıl izah edilebilir?

Bunlar nerede diye sormayın: Dönüp etrafınıza bir bakın; her yerdeler. Rol yapmayı da çok iyi beceriyorlar: “Es-öz-hakiki-muttaki-en ………”

Belki diyebilirsiniz ki “bunları söylemek ne kazandırır?”  Haklısınız, pek bir şey kazandırmayacağını ben de biliyorum. Olur ki, o batıl “İslami Kast Sistemi”ni gayriresmi olarak oluşturan zatlar bu satırlara denk gelirler ve yaptıklarının doğru olmadığını görür, taaccüp eder ve de nedamet getirirler.

Olmaz mı diyorsunuz?

Olsun veya olmasın, kimseyi kırıp dökmeden üstü kapaklı da olsa yaptıklarının yanlışlığını dile getirmiş olduk. Gerisi onlara kalmış.

Onlar değişmiyor diye bizim onlar gibi olacak halimiz de yok. Biz, asla ve asla onlar gibi olmamalıyız, olmayacağız da!

Kendini bir halt sanan, gerçekte gâvur parası ile kuruş etmeyen bu “elitistler” bizim canımızı sıkmaktan öteye geçemezler. (Sadece mide bulandırıyorlar)

Gerçek mana âleminde bunların en ufak bir kıymeti harbiyeleri yok. Gerisi laf-ü güzaf. Güzellikler sizinle olsun; gönlünüz İslam’ın en saf/duru hali ile dolsun ve taşsın.