“Cami ve vakıf kıyımı” başlığıyla dün bu sayfada yayınlanan yazımda, sizlere mukaddes mabetlerimizi (cami, medrese vs.) nasıl yok ettiklerini veya kendi mabetlerine dönüştürdüklerini, vakıfları, vasiyetleri nasıl hiçe sayarak ülkenin neredeyse her bir yerinde zihniyetlerin doğrultusunda at koşturduklarını anlatmaya çalıştım.
“Kara Mâzi” serisinin bu son yazısında sizlere İslâm dininin yerine koymak istedikleri fikirleri (kendilerince dinlerini) anlatmaya çalışacağım.
Türkiye’de İslâm düşmanlığı çok değişik algılanıyor. Bunların bir araya gelmesine imkân ve ihtimal yok dediğimiz gruplar bir bakıyorsunuz İslam düşmanlığı çatısı altında “düşmanımın düşmanı dostumdur” mantığıyla bir araya geliyorlar. Şimdi size bir vesika teşhir edeceğim ama size muhtemelen pek yabancı gelmeyecek, çünkü bundan çok değil en fazla bir yıl evvel HDP’nin idarecisi Selahattin Demirtaş da Taksim meydanıyla ilgili bu minvalde bir açıklamada bulundu.
M. Kemal Paşa’yı döneminde o kadar yücelttiler ki -hâşâ- peygamber, ilah diyeni mi ararsınız, onu herkesten ve her şeyden üstün göreni mi ararsınız… Hepsi mevcut. Dalkavukluğun çeşidi çok idi o dönemde, işte bunlardan bir tanesi:
Sadece dalkavukların değil tabi M. Kemal’in de din aleyhinde, hakaretli sözleri var: “Bu din batacak, ileride yeni bir din çıkacaktır.” (Hüsrev Gerede’nin Anıları, s. 267 vd. Literatür Yayınları, İstanbul 2002.)
Abartıyorsun diyeniniz olabilir lakin bu sözleri ve yan tarafta görmekte olduğunuz kitabı ve daha nicesini biz neşretmedik, onlar neşretti. Baksanıza kitabın başlığına, “Türk’ün Yeni Amentüsü”.
Yine orijinal el yazısıyla bulabileceğiniz bir vesika: “Bu vaziyyet karşısında Türk milleti birçok asırlar, ne yaptığını, ne yapacağını bilmeksizin, adeta, bir kelimesinin manasını bilmediği halde Kur’an’ı ezberlemekten beyni sulanmış, hafızlara döndüler. Başlarına geçebilmiş olan haris serdarlar, Türk milletince, karışık, cahil hocalar ağzıyle, ateş ve azap ile müdhiş bir muamma halinde kalan, dini, hırs ve siyasetlerine alet ittihaz ettiler.”
M. Kemal mevzuuna girdik mi çıkamayız, bu kadarıyla iktifa ediyorum çünkü bu alan tam manasıyla bahr-i bî payan (ucu bucağı olmayan) bir alan. Bu alanın bir kısmı kayıp veya saklı diğer kısmı 5816’ya takılıyor. Yani tam manasıyla hür değiliz bu mevzuu hakkında konuşmak, yazmak için. Nasip olur da yeni anayasa olursa belki kaldırırlar bu kanunu, o zaman inşallah tekrar kalem alırız bu tarz meseleleri.