Vaktiyle bir derviş, nefisle mücadele konusunda epey mesafe kat etmiş… Her türlü süsten, gösterişten arınacak, varlıktan soyunacaktır. Her türlü gösterişten arınmak gereklidir… Saç, sakal, bıyık, kaş ne varsa hepsinden… Derviş, usule uygun hareket eder, soluğu mahalle berberinin koltuğunda alır. “Vur usturayı berber efendi!” der. Berber, dervişin saçlarını köpükler; itina ile kazımaya başlar. Kafasının sağ kısmı tamamen kazınmıştır. Berber, diğer tarafa usturayı vuracakken belalı bir kabadayı girer içeriye. Doğruca dervişin yanına yaklaşarak, başının kazınmış kısmına okkalı bir şaplak atarak, “Kalk bakalım kabak efendi, kalk da tıraşımızı olalım!” diye kükrer. Dervişlik bu!.. Sövene dilsiz, vurana elsiz gerek… Kaideyi bozmaz, ses çıkarmaz, usulca bir derviş edasıyla çekilir köşeye!.. Berber mahcup, fakat korkmuştur; ses çıkaramaz. Kabadayı koltuğa oturur, berber tıraşa başlar. Fakat belalı kabadayı tıraşı bitene kadar sürekli aşağılar dervişi… “Kabak aşağı, kabak yukarı…” Nihayet tıraş biter, kabadayı dükkândan çıkar. Henüz birkaç adım gitmiştir ki, gemden boşanmış bir at arabası yokuştan aşağı hızla üzerine gelir. Kabadayı, şaşkınlıkla yol ortasında kalakalır ve iki atın ortasına denge için yerleştirilmiş uzun sivri ok karnına dalıverir kabadayının. Kabadayı, oracıkta bir kurbağa gibi serilip kalır. Ölmüştür!.. Berber, bir manzaraya bir dervişe bakar; gayriihtiyarî sorar: “Biraz ağır olmadı mı derviş efendi?” Derviş, mahzun ve düşünceli cevap verir: “Vallahi gücenmedim, alınmadım söylediklerine ve yaptıklarına; nefsime de ağır gelmedi. Hatta hakkımı da helâl etmiştim. Gel, gör ki bu kabağın da bir sahibi var ona dokunmuş olmalı.”
Şu anda Müslümanların durumu, bu dervişe benziyor; ABD, Avrupa, İsrail ve de İslam âlemindeki işbirlikçi, hain destekçileri ise o kabadayıya!.. Müslümanların sürekli hakkına giriyorlar, Müslümanlara eziyet ediyorlar. Onlara da kimse dur diyemiyor. Filistin’de bomba olup Müslümanların üzerine yağıyorlar, Fransa’da laiklik olup Müslümanlara kan kusturuyorlar, Afganistan’da ABD ve NATO askeri olup Müslümanları kendi evlerinde köle ediyorlar, Irak’ta fitne olup Müslüman’ı Müslüman’a kırdırıyorlar, Suriye’de kiralık katil (baba ve oğul Esed) tutup Müslüman katlediyorlar, Mısır’da darbe yapıp Müslümanları hapislere dolduruyorlar, Türkiye’de cemaat görünümlü hain sürüsü olup kendi milletine kumpaslar kurup darbeye kalkışıyorlar!.. Bunları yaparken de o kadar pervasız ve kibirliler ki!..Biz Müslümanlarsa maalesef ki hâlâ eften püften meseleler yüzünden ayrılık gayrılık peşindeyiz. Onlara karşı koyacak, onlarla mücadele edecek birlik, dirlik ve güçten yoksunuz. Onların yaptıklarını sineye çekmek zorunda kalıyoruz hep!..Ama biz bir şey yapamasak da biz aciz Müslümanların da bir sahibi var!..O sahip ki Şaron’a dünyada cehennemi yaşatıyor, ŞimonPeres’edünyadaki son zamanlarını zindan ediyor, ABD’yi doğa felaketleriyle baş başa bırakıyor, Fransa’yı sokak olaylarıyla hizaya getiriyor, İsrail’i kendi oluşturduğu korku imparatorluğunda tir tir titretiyor…
Biz İslam âlemi ve Müslümanlar için elimizden geleni yapalım, elimizden gelmeyenler noktasında Rabbim bu kabağa sahip çıkacaktır!..