Taşıdığı ve ürettiği insanı insan yapar. Üretip ilettikleri tekrar kendisini besler. Gönlü ve aklı doyuran kayıtlar, duygu akıl birlikteliği oluştururlar ki, bununla olmaz denen şeyler olur. İnsanı davrandıran şey aklı gibi görünse de, yürüten ve devamlılığı sağlayan duygudur. Psikoterapi derslerindeki önemli cümlelerden birisi, “Bir insanın niye öyle davrandığını anlamak istiyorsanız, onu hareket ettiren duyguya bakınız.” İdi. Anne baba ve çocuk arasında duygusal bir bağ kurulamamışsa, çocuk teknik olarak iletişim içinde olur, yüreği devrede değildir. İnsan kiminle yüksek kalitede bir duygu bağı kurarsa o tarafa akar. Bu yüzden “Aşk ve öfke bir bedene girince, akıl devreden çıkar” denir.
İnsan çocuk yaşta neleri görürse, onlar çocuğun ilk koruduğu ve sevdiği kayıtlar haline gelir. Anne babanın ne yaptığı, nasıl yaşadığı, neleri öncelediği, hissiyatlarına varıncaya kadar çocuğun beynine kodlanır. İnsanlar arası ilişkiler, varlıkta yoklukta nasıl davranıldığı, hayata bakış tarzı ve bilhassa da din hakkındaki anlayış ve yaşayışlar; çocuğun ne yapacağı ve nasıl düşüneceğinin temelini teşkil eder.
Dini yaşamak ve ömrünü Allah’a (cc) has kılmak; her yaptığının sorumluluğunu hissederek, hem, “Şu anda Allah (cc) beni görüyor ve yaptıklarım kaydoluyor” diye, hem de “Ahiret azığım” olarak düşünmemin sonucunda oluşur. Küçük yaştaki kayıtların çekim gücü muazzamdır. Anne babası veya diğer aile büyükleri ile arasında güçlü bir duygusal bağ ile birlikte, bilgi ve tutum birlikteliği de varsa, o çocuk o tarafın çekiminde hayatını sürdürebilir. Bu nitelikli bir insan modeli ve kalite davranışlar olabildiği gibi, hayatının merkezine kendi konforunu ve tercihlerini yerleştirmiş, kendisine iyi geleni sevmiş bencil bir tip te olabilir.
Eğer yaptığımız her şeyin fayda ve zararının da ilk muhatabı olduğumuzu, her niyetin ve eylemin ilk muhatabının Allah (cc) olduğunu, Allah’a (cc) dokunan her şeyin iyi ve güzel olmasının zaruri olduğunu ve her taşıdığımızın iliklerimize kadar bize sindiğini çocuk görerek öğrenirse, bu ciddi bir kazanım olacaktır.
Bilgiye hangi yaşta ulaşırsak ulaşalım, her yaşta ve her zaman tövbeleri kabul eden bir Rabbimiz (cc) var. Aklımız ve nefesimiz üzerimizde bulunduğu müddetçe, her an bir öncekinden daha iyi bir insan olma şansımız ve imkânımız var. İnsanı, hayatı ve içindekileri, en doğru anlayış ve kavrayış ile yeniden ele almaya niyet edip, hayırlı bir ömrün kapılarını açabiliriz.
“Kim ne derse desin, ne yaparsa yapsın ve birileri benim yanımda olsun ya da olmasın; ben Kâinatın sahibinin ne güzel, en anlamlı ve en mükemmel emrine uyacağım” diyelim. En üstün olanın huzurunda, en iyilerden olmaya niyet edelim. “Ben yaptıklarımla içimde ve dışarıdan algılanacak şekilde bir kimlik ve kişilik bina ediyorum. Ben bana yardım etmeye niyet ettim. Ben kendimin tamir ustası olmaya niyet ettim. Ben içimdekileri, beni ve her şeyi en iyi bilenin istediği gibi yenilemeye niyet ettim. Çünkü iyi ve doğru olmak önce bana lâzım”. diyelim.