İşte size, 15 Temmuz’unda ruhu olan, solcusu&ulusalcısı&laiki, ülkücüsü, İslamcısı, beyaz Türk’ü, kalın Türk’ü, ince Türk’ü, şehirlisi, köylüsü vs. hep birlikte hiç kimsenin itiraz edemeyeceği bir anayasa referans noktası.

Mademki garbın afakını sarmıştır çelik bir duvar, şarkın da bahçesinde elbette domatesi, hıyarı var…

1975-80’li yıllarda ”Gırgır” dergisi vardı. Sanırım Oğuz Aral ve ekibi çıkarıyordu. Benim en sevdiğim çizgi karakter, “Porof. Zihni Sinir” idi…

İçinden geçtiğimiz şu çetrefilli küresel süreçte, memleketin iç/dış meseleleri ile ilgili analiz yapan medyanın, akademisyen, gazeteci/yazar ve uluslararası ilişki uzman unsurlarını izledikçe aklıma Porof. Zihni Siniri ve onun icatlarını çağrıştırıyorlar…

ABD müttefikliğinden ve NATO üyeliğinden çıkıp, Şanghay’ın beş atlısına eküri olmamızı önerenler ile ABD müttefikliğini ve NATO üyeliğini sıkı sıkıya savunanlar arasında aslında mantık ve zihni formasyon bakımından hiç bir fark yoktur.

”Ne Batı ne Doğu” diyen tıfıl ”İslamcı”ların da bu işi anlamaları asla mümkün değildir.

İnsanları kendi iradelerinin dışında, kendilerini dünyaya getiren irade nasıl ailelerini onların kaderi kılmışsa, toplumları Millet kılan ‘DİN’i ve Vatanları da onların kaderidir.

Demek ki, Türkiye olarak kaderimizin belirlediği şu iki temel gerçeklikle, ”Din” ve ”Vatan” ile bir “Millet” olarak yeryüzündeyiz.

Aynı zamanda bu, şu anlama gelmektedir; Türkiye olarak yapacağımız bütün tercihlerimiz, seçeneklerimizin temel kıstası, bizi Millet kılan değerlerimiz içinden bize kader olan bu vatan üzerinden tevarüs ettireceğiz.

“Batı ile Doğu arasındaki en temel fark nedir..!?” sorusu sorulunca istisnasız herkes bir ”GÜÇ” hesaplama gayretine düşecektir. Elbette Batı’yı da, Doğu’yu da bu anlamda oluşturan ”GÜÇ”tür.

Batı, gücünü ikame ederken bir değer üzerinden ikame eder. Doğru/Yanlış önemli değil, Batı bir ”Demokrasi” referansıyla gücünü ikame eder. Irak’ı işgal ederken, ”Demokrasi” getirme referansıyla gücünü ikame etti.

Doğunun gücünü ikame ederken böyle bir referansı yoktur. Böyle bir referansın önemi de yoktur…

Mesela doğudan gelen Moğol istilasında binlerce kitap/kütüphane yakıldı.

Batıdan, mesela haçlı istilalarında, milyonlarca kitap/eser çalındı.

Siz çalınmakla, yakılmak arasında bir tercih yapmak zorunda kalsanız hangi tercihi yapardınız…!?

Bizim, 13. yüzyılda, Moğol kasırgasından küçük bir beylikten çıkarıp, Akdeniz’i bir iç göl yapan güce ulaştıran ontolojik akla ihtiyacımız var…