Bazı “aydın(!)” şahsiyetler, dini ve özellikle İslam’ı, insanlığın beynini uyuşturan bir öğe olarak tanımlıyorlar.

Çok acı!

Neymiş efendim, din afyonmuş.

Din, bilimin önündeki en büyük engelmiş.

Dinin yobazlığından, bilimin ışığına sığınırlarmış da, bilmem ne.

Bu ve bunun gibi birçok seküler jargon, aslında İslamiyet’in özgün yanını daha da pekiştiriyor.

Nasıl mı?

Bakınız;

Bilim dediğimiz beşeri kavram, hipotez ve teorilere dayanır.

Yani ortaya atılan her yeni bilgi, kesin olmayan bir eskisini kolayca çürütür.

Bu nedenle bilim, devamlı çürümeye elverişli bir kavram olduğu için, yüzde yüz gerçekliği ifade edemez.

Her zaman için, “uzun gözlemlere dayalı” kesin olmayan, rutin sonuçlar neticesinde ortaya çıkmış bilgilerden oluşur.

Ancak, din yani Allah katında tek hak din olan İslam’ı bilimden ayıran, hatta bir tık önde tutan ana hammadde dogmatik (sorgulanamaz) oluşudur.

Çünkü Allah’u Teâla, dini sorgulanamaz kılmasaydı, içerisinde bulunan bütün emir ve yasaklar, günümüze özgün haliyle ulaşamazdı.

Tıpkı diğer inanışlar gibi, içerisine beşeri görüşler katılmış, ayet ve hadisler lağvedilmiş ve saptırılmış vaziyete girerdi.

Ve işin daha da korkuncu İslam, din olmaktan çıkar, bir ideoloji halini alabilirdi.

İdeolojiler de, biliyorsunuz, karşıtı olmadan beslenemediğinden İslamiyet de, otomatikman kendi karşıtlarını yaratmış olacaktı.

“Bana göre” demeye başlayacaktı insanlık, İslamiyet’i yorumlarken.

Hâlbuki bugün ne diyoruz;

Kur’an’da yer aldığına göre, Peygamberimizin hadislerine göre…

Yani dini sorumluluklar, Allah’ın koyduğu öz normlarını yitirdiği andan itibaren, amacından sapar ve asıl mesajını veremez.

Bu da dinin, insanın nefsi istek ve düşüncelerine göre şekil almasına neden olur.

Sonuçta iş, içerisinden çıkılmaz bir hâl alır.

Neyse. Ramazan Ramazan fazla uzatmayayım diyorum.

Bugün de bana katlandığınız için teşekkür ediyorum, saygıdeğer okurlarım.

Bizi Müslüman bir aileye, Müslüman toplumun bir mensubu olarak dünyaya arz eden Allah’a binlerce hamd-ü senalar olsun.

Hayırlı Ramazanlar.