2000’li yılların başıydı. Öğrenci merkezli eğitim gereği yapılandırmacılık eğitim felsefesi ve bu felsefe etkisinde eğitimde yeni yaklaşımların moda olduğu bir dönem kendini hissettiriyordu. Öğrenci merkezde olacak, programlar bu doğrultuda yapılacak, öğretmen öğrenci serbestliğini ön plana koyacak ve sonrasında gelen anlayışlarla öğrencilerin serbest kıyafet giyinmesine müsaade edilecekti. Sonuç öğretmeni sınıfta zayıflatan, olması gereken belli bir orandaki otoritesini yerle bir eden, velilerin öğretmeni bir hizmetli gibi gördüğü zamana evrildi. Şimdi çocuklara amiyane tabirle ‘öte git’ desen sıkıntı oluyor ve öğretmene karşı farklı ithamlar ortaya çıkıyor. Öğrenciler mi? Genellemesek de çoğunun durumu malum, ipin ucunu kaçırdık!

Hayvanlara eziyet etmek farklı bir durum hayvanlarla aynı ortamı paylaşmamak farklı bir durum. Çocukları ile artık sokaklarda korkmadan gezemeyen ebeveynlerin çoğu aynı durumdan şikâyetçi. Neden çocuklarımız aynı parkta sokak köpekleri ile oynasın veya ortak alanları paylaşsın? Zorunda mıyız? Apartmanda yan komşu sürekli havlayan bir köpek beslerken bu durumu şikâyet etsen adın hayvana merhamet etmeyen kişiye çıkıyor. Niye? Mecbur muyuz o köpeğin havlamasına katlanmaya? Sevmek ayrı bir şey bu durum ayrı bir şey! İpin ucunu kaçırdık! 

Kadın haklarına saygı veya kadına saygı esastır, şiddete karşı durmak kadına şiddeti reva göstermek en başta insan olamamanın verdiği bir acziyettir. Burada hem fikiriz! Yalnız sadece kadının beyanı esastır söylemi, hukuka, topluma, dine ve daha birçok rasyonaliteye aykırı bir durum! Ama sadece kadın beyanı esas tutulur delil veya kanıt olmadan her kadının beyanını esas alırsak olacakları tahmin etmekte o kadar zor olmasa gerek. Bu durum en başta ailede sonrada toplumda farklı sorunları beraberinden getirecektir. Umarım bu durum için de ipin ucunu kaçırdık demeyiz!

Entelektüellerimizin dilinde bir ifade özgürlüğü söylemi var, çoktandır da böyle! Hakaret etmeden her türlü söylem ifade özgürlüğü iken hakaretinde ifade özgürlüğü alanına çekilmeye çalışılması ise gözlerden kaçmıyor. Sonrasında yaşandığı gibi kutsallara, liderlere, değerlere yapılan hakaretler ifade özgürlüğü maskesi ile kendini gösteriyor. Hukuk bu konuda belirgin bir çizgide de en azından da ipin ucunu kaçırma sadece toplum ve birey düzeyinde kalıyor.