Henüz toplumun büyük kesiminin haberi olmasa da 2016 yılı Nisan ayında 6701 Sayılı Kanun ile Türkiye İnsan Hakları ve Eşitlik Kurumu (TİHEK) kuruldu. 15 Temmuz alçak işgal ve darbe kalkışması nedeni ile de kurul üyeleri 2017 yılında atandı.

TİHEK, şimdi bir ilki gerçekleştiriyor ve 10 Aralık Dünya İnsan Hakları günü nedeni ile 6-7 Aralık 2018 günü İstanbul’da “İnsan Haklarını Yeniden Düşünmek” teması ile uluslararası bir sempozyum düzenliyor. Sempozyuma Adalet Bakanı Abdülhamit Gül de katılacak.

Zirve 2 gün sürecek. İnsan haklarına farklı yaklaşımlar, modern anlamda kabul edilen teori ve pratiklerin sorgulanması, insan hakları uygulamalarına ilişkin ülke örnekleri ve deneyimleri, insan hakları güvenlik ve terör, İslam ve insan hakları konuları ele alınacak.

İstanbul’daki zirve öncesi TİHEK Başkanı Süleyman Arslan Ankara’da basınla bir araya geldi. Arslan, insanlığın büyük savaşlara, göçlere, soykırımlara ve vahşetlere maruz kaldığını, İslam karşıtlığı, nefret söylemi, yabancı düşmanlığı ve ırkçılığın arttığı çağımızda insan haklarının samimiyet sorunu yaşadığını belirtti. İnsan Haklarının herkesin hakkı olduğunu, ancak terör örgütlerinin insan haklarını kendileri için bir kalkan olarak kullanmalarına fırsat verilmemesi gerektiğini söyledi.

İnsan hakları denince benim aklıma kul hakkı geliyor. İslam’ın kul hakkına verdiği önemi dünyaya anlatsak ve bu çerçevede mücadele etsek, esasen bu konuda hiçbir sorun da ortaya çıkmaz.  Kimse de çıkarına kullanamaz.  İstanbul’da yapılacak zirveye katkım olur mu bilmem ama yine de bu konuda birkaç düşüncemi paylaşayım.

Alemlerin Rabbi olan Yüce Allah (cc) Kul hakkını affetmeyi, zulme uğrayan kulunun iradesine bırakmıştır. Dolayısıyla, herhangi bir kul hakkı sebebiyle tövbe edecek olan kişinin, evvelâ hakkını yediği kimseden helâllik alması şart koşuldu.

 “Kimin üzerinde din kardeşinin ırzı, namusu veya malıyla ilgili bir zulüm varsa, altın ve gümüşün bulunmayacağı kıyamet günü gelmeden evvel o kimseyle helâlleşsin. Yoksa kendisinin Salih amelleri varsa, yaptığı zulüm miktarınca sevaplarından alınır, (hak sâhibine verilir.) Şayet iyilikleri yoksa, zulüm yaptığı kardeşinin günahlarından alınarak onun üzerine yükletilir.” (Buhârî, Mezâlim 10, Rikâk 48)

Allah’ın (cc) İnsanlığa lütfettiği büyük rahmet peygamberi Hz. Muhammed’in (sav) şu hadisi aslında her şeyi anlatıyor:

“Şüphesiz ki ümmetimin müflisi şu kimsedir: Kıyamet günü namaz, oruç ve zekât sevabıyla gelir. Fakat şuna sövdüğü, buna zinâ isnâd edip iftirada bulunduğu, şunun malını yediği, bunun kanını döktüğü ve şunu dövdüğü için iyiliklerinin sevabı şuna buna verilir. Üzerindeki kul hakları bitmeden sevapları biterse, hak sâhiplerinin günahları kendisine yükletilir ve neticede cehenneme atılır.” (Müslim, Birr, 59; Tirmizî, Kıyâmet, 2; Ahmed, II, 303, 324, 372)

Kur’an’da ve hadiste bu konuda o kadar çok örnek var ki, bu standartları İnsan hakları sistemimize uygulasak, dünya da bizi örnek alır, terör örgütleri de bu alanı kullanamaz.

İstanbul Şişli Cevahir Otel’de düzenlenecek olan İnsan Hakları Zirvesi’nde; Filistin’den Malezya’ya, Togo’dan Cezayir’e, Maldivler’den Bangladeş’e, İngiltere’den Avustralya’ya 3 farklı kıtadan ve 16 ülkeden insan hakları alanında uzman üst düzey yetkililer ve akademisyenler bir araya gelecek.

İnsan hakkı esasen bir kul hakkıdır. Bu duygu ve düşüncelerle zirvenin başarılı geçmesini dilerim.

Selam ve dua ile…