Tarih 5 Kasım 2008. Finansal kriz tüm dünyayı yeni yeni kasıp kavurmaya başlamıştır. Kraliçe İngiltere’deki en prestijli üniversitelerden birisi olan LSE’de bir açılışa katılır ve gelmişken yaşanmakta olan krizle ilgili bilgilendirme almak ister. Profesör Garicano kraliçeye bu muazzam krizin neden yaşandığını ve dünya ekonomisini ne kadar ciddi şekilde etkilediğini anlatır. Oldukça ketum bir kişiliğe sahip olan kraliçe sonunda dayanamayıp sorar: “Eğer yaşamakta olduğumuz kriz bu kadar muazzamsa, nasıl olur da kimse böylesine büyük bir krizin yaklaştığını fark etmedi?”

İktisatçılar bu zamana kadar neredeyse hiçbir krizin geldiğini göremediler. Peki, yaşanmakta olan krizleri çözebildiler mi? Hayır. 2008’de başlayan finansal krizinin üzerinden yaklaşık 7 yıl geçti. Ve dünya ekonomisi bu krizden yakasını henüz kurtaramadı. Kriz başladıktan epey sonra da, bu krizin daha çok uzun bir süre boyunca devam edeceğini düşünüyorduk. Şu anda da aynı şeyi düşünüyoruz.

Peki, iktisatçılar ne iş yapıyor? Ya da ne işe yarıyor? Ünlü iktisatçı Galbraith’e sorarsak, iktisat bilimi oldukça faydalı. Ama iktisatçılar için bir iş kapısı olarak. Bunun haricinde peki? Cevap hiç de iç açıcı değil. Ve tam da bu yüzden 2008’de başlayan krizin daha çok uzun zaman boyunca devam edeceğini birçok kişi “tahmin etmişti.”

1980’lerle birlikte dünyada ekonomik sistemin dokusu neoliberal eksenli bir yapıya kavuştu ve neo-klasik iktisat akademide sahip olmadığı ve zaten de hiçbir şekilde hak etmediği o görkemli itibara politika yapıcılar nezdinde kavuştu. Dünyada 1980’li yıllardan bu yana 150’den fazla finansal krizin yaşanmasının en temelinde bu var.

Dünya ekonomisinde ciddi bir talep açığı yaşanırken, neoliberal anlayışın özellikle hâkim olduğu Avrupa’da hükümetlerin krizden çıkmak amacıyla “kemer sıkma politikaları” uygulamaları ve böylece talep açığını daha da arttırmalarını nereye koyacağız? Kemer sıkma politikaları piyasalarda güveni tesis edecek ve böylece yatırımlar artacak, sonra da ekonomi düzlüğe çıkacak şeklindeki hikâyenin hiçbir işe yaramadığını nereye koyalım peki? Âşıkların gözü bir şey görmez değil mi? “Neoliberal kafalıların” da gözü hiçbir şeyi görmüyor. Efsane iktisatçı ve Nobel ödüllü Stiglitz’in geçenlerde söylediği gibi, bu artık iktisadi aptallık.

Neo-klasik iktisadın politik hâkimiyeti altında bulunan iktisat bilimi bugün çok ciddi bir kriz içinde. Evet, iktisat biliminin kendisi… Bu yüzden iktisat politikası hakkında neoliberal görüşlere aykırı bir şeyler söyleyebilme “cüretini” gösterenlere karşı neoliberal tezleri “vahiymişçesine” öne sürüp muarızlarına dudak bükenler güçlerini hakikatten değil, “güçlülerden” alıyorlar ki, tam da bu neoliberal tezler o güçlülerin çok ama çok işine geliyor. İşte aşk diye buna denir. Politikacılar ya da iktisatçılar finansal piyasalarda güveni her vurguladığında, bilin ki aslında bu aşkın ne kadar büyük olduğundan bahsediyorlar aslında.

İktisat politikası günümüzde dünyada ve Türkiye’de sefalet içindedir. Gerek hükümetteki neoliberal anlayışlı kanadın gerekse de merkez bankasının kendilerinden çok emin görünerek “entelektüel caka” sattıklarına bakmayın. Dünya ekonomisini o neoliberal anlayış bu sefil hale getirdi. Buna b