Karşı mahallenin gazetecilerinin sürekli başvurdukları “imdat pimidir” iftira atmak. Bir süre gündemden düşüp, yazıları az okunup, programları az izlenmeye başladığında başvururlar bu yönteme. Şarkıcının bardan çıkarken alkollü yakalanması, aktörün sevgilisiyle “sözde” basılması, mankenin programda frikik vermesi ve aşırı dekolte giyinmesi gibi; karşı mahallenin gazetecileri de absürt iftiralarla gündeme gelmeyi başarı addederler. Bu mesleğinde satacak bir şeyi kalmayan acizlerin yıllardır kullandığı takdirdir.

Aslına bakarsanız karşı mahallenin halkıda bunu ister. Mesela kongrede video görüntüleri olmasına ve AK Parti’den resmi açıklama yapılmasına rağmen Erdoğan’ın salona girişi sırasında “Türkiye Seninle Gurur Duyuyor” tezahüratını, Barzani’ye yapıldı diyerek temcit pilavı gibi ısıtıp ısıtıp köşelerinde okurlarına sunuyorlar, okurları da hiç itiraz etmeden indiriyor mideye. Çünkü bu sayede milliyetçileri AK Parti’den uzaklaştırmayı hedefliyorlar. Kendi değer yargılarında kazanmak için her yol mubahtır onlara göre.

İftira atmak karşı mahalle için, bulunmaz nimet. Her yanıyla kendi menfaatlerine işleyen bir süreç. Önce iftirayı atıyorlar, tüm haber kaynakları bunu gerçek haber gibi sunuyor ve sosyal medya bu iddiayla çalkalanıyor. Biliyorlar ki, kendi mahallelerinin okurları bu iddia ne kadar yalanlanırsa yalanlansın bunu sürekli yazıp, gerçekmiş gibi paylaşmaya ve yaymaya devam edecekler.

İkinci kısımsa, bizim sektörde sıkça kullanılan deyimiyle reklamın iyisi kötüsü olmaz. Türkiye’nin gündemini değiştiren kişi olarak, seçim akşamları mor yüzünü görmek için izleyenler sayesinde en çok takip edilen seçim programı olanlar, tekrar reyting listelerinde üst sıralara tırmanacak bu bir yerlerinden uydurma haberler sayesinde.

Üçüncüsüyse bunlar için bal kaymak neredeyse. O da bu haberden dolayı hapse atılmak. Ünün katlanarak artmasının yanında, mahallenin diğer gazetecileri ve okurları tarafından başlatılan “basın özgürlüğü” yaygarası ve kahraman gazeteci edası sanırım hazzın ulaştığı doruk nokta olmalı bunlar için. Şimdi, evlerinde bekleyip açılan soruşturmanın kendilerini hapse götürecek bir yol olması için dua ediyorlar ki “işimizi yapamıyoruz, bu ülkede gazeteci olmak zor” edebiyatı yapıp, prim yapsınlar.

İşte, referandum döneminin en öne çıkan isimlerinden olan, Aile ve Sosyal Politikalar Bakanı Fatma Betül Sayan Kaya’ya atılan eşinin ByLock kullandığı ve bakan hanımefendinin de bundan dolayı eşinden boşandığı iftirasını yayan İsmail Küçükkaya’nın bu iftira haberi yapma sebebi ve haberden beklentileri budur. İstiyor ki, sürecin sonu, demir parmaklıklar olsun ve karşı mahallenin ahalisi bunu önder gibi görüp ardına geçsin.

Benim naçizane fikrim, bunların ekmeğine yağ sürülmemesi gerektiği yönündedir. Bırakalım iftira atsınlar demiyorum elbette, herkes mesleğinin etik değerleri çerçevesinde hareket edip, attığı adımın nerelere gideceğini hesap ederek işini yapmalı, sorumluluğunu bilmeli. Ama bazen hiçbir şey yapmamak çok şey yapmaktır. Bence o zamanlardan birisini yaşıyoruz, Türkiye’nin içten ve dıştan oluşturulan balon atmosferlerle farklı yaftalar yapıştırılarak zora sokulması planlanıyor. Kimsenin oyununa gelmeyelim, iftira dönüp dolaşıp sahibini bulacaktır vesselam…