Totaliter bütün rejimler, koltuklarını sağlama alabilmek için, halkının zihinlerini uyuşturma eğilimine girişmişlerdir.

Gerek içki, gerek sigara ve gerekse uyuşturucu illetiyle.

Sigara mı? Evet, sigara da bir uyuşturucudur.

Tiryakilerin, içemediği zamanlardaki asabiyetine çoğu kez şahit oldum, oradan biliyorum.

Peki, bu tür zararlı maddeler neden sunuluyor insanların önüne?

Nedeni basit aslında; ayaklanıp da, baştaki diktatörlerini devirmesinler diye.

Yeni yeni taleplerle karşılarına çıkmasınlar diye.

Tatlı tatlı güdülsünler diye.

“Mutlu köleler” tezini doğrulasınlar diye.

Çünkü en mutlu insanlar onlara göre, köle olduğunun farkında olmayıp da, halinden memnun olanlardır.

Tıpkı, geçmişte Sovyetler rejiminin, sudan ucuz fiyata votka satması gibi bir şey bu.

Halk, kumandater rejim yüzünden fakirleşmiş, mutsuzlaşmış ve sindirilmiş vaziyetteydi.

Bunu gören rejim ise halkının yüzünde sahte tebessümler yaratabilmek amacıyla, votkayı yaygınlaştırmıştı.

E n’oldu? Yine yıkıldı. Sovyetleri, votka bile kurtaramadı.

Ama Rus halkı halen votkadan kurtulamadı, o ayrı tabi.

Tıpkı Musollini İtalya’sı, Hitler Almanya’sında bira bağımlılığının yaygınlaştırıldığı gibi.

Ve tıpkı, bugünün Hollanda krallığında esrar denen illetin, sokak ortasında aşikâr içilebildiği “medeniyet” ortamının yaratıldığı gibi.

Tüm bunlar, akli melekelerini yitirmiş, koyunlaştırılmış bir halk kitlesi meydana getirmek için servis ediliyor elbette.

Hem de, “modernite” adı altında ambalajlanarak.

Bizim ülkemizde de, medeni olmanın, içkiden geçtiği varsayımı üzerine, saçma sapan bir algı oluşturulmuş durumda.

Elinde o lanet olası şişeyle fotoğraf çekilip sosyal medyalara atmalar…

İşi abartıp Ramazanlarda birahanelerde kafa çekmeler…

Göstere göstere…

“Bak içiyorum haaa, kimseden korkmuyorum” falan.

“Özgürlük” budalalığından başka nedir bu?

Öööööffff…

Nasıl bir haltsa bu artık, magandaları da içiyor, “entelektüel” dostları da…

Bazı gazeteci abiler “bırakın yahu onlar genç, şimdi içmeyecekler de, ne zaman içecekler? İçin arkadaşlar için, ben arkanızdayım” tarzı gazlamalar yapmıyor değiller hani.

Nasıl “aydın” ise bunlar! Şaşıyorum.

Bize yakışan davranışlar değil bunlar maalesef.

Bizi nasıl tanıştırdılar bu içki belasıyla peki?

“İçki medeniyeti” tasmasını ne ara taktılar boynumuza?

Nasıl müptelası olduk bu kadar?

Yanlış hatırlamıyorsam, kırklı yıllara ait bir afiş…

Bir eşek resmi, üzerinde de;

“Bu eşek niçin eşek, biliyor musunuz? Çünkü hakiki Türk rakısını içmediği için”.

Yazıyor.

Telkine bakar mısınız?

“İçen insandır, içmeyen eşek”…

Bu, bu demek! Alenen insanlığa hakaret…

Daha şurada, doksanların ortalarına kadar televizyonlarda bile reklamını izliyorduk.

“Hadi len ordan, içmeyene adam mı derim?”

“Arslan sütü, iç iç!”

“Yarasın koçuma”

“Şişede durduğu gibi durmuyor meret.”

Dizilerden filmlerden aşina olduğumuz replikler hepsi, biliyorsunuz.

Ufaktan ufaktan yerleştirdiler beynimize.

E peki, sadece bunlar mı var?

Müzik sektörü, bu konuda sudan çıkmış ak kaşık mı?

Bence değil.

Bakın, yazayım bi’kaç şarkı sözü, bilinçaltımıza neler ekiliyor inceden inceye, görün lütfen;

“Kaç kadeh kırıldı sarhoş gönlümde

Bir türlü kendimi avutamadım”.

Veya

“Doldur be meyhaneci, boş kalmasın kadehim…

Doldur be meyhaneci, hiç bitmiyor dertlerim…

Doldur be meyhaneci, çabuk doldur içeyim…

Doldur, doldur, doldur, doldur, gitsin…”

(İçince dertlerin dağılıyor demi? Yoksa geçici bir haz mı seninkisi?)

Ya da

“Bir gece veda et tatlı uykuna,

Girdiğin günahı sarhoşken kına,

Yarıda bırakma Allah aşkına,

Bu gece kendinden geç benim için”

(Günahı sarhoş kafayla kınamak… Enteresan).

Gibi… “E n’olmuş canım, amma abarttın sen de, altı üstü şarkı” diyebilirsiniz.

Ama abartmıyorum.

Bu tip şarkılar, bizleri alkolizme yönlendirebiliyor.

Sarhoş olmayı, çok normal bir durummuş gibi sunabiliyor.

Sonuçta bataklığın dibinde gezdiğimizde, üzerimize çamur sıçrama ihtimali ne kadar fazlaysa, bu tarz şarkılarla da kötü alışkanlıklar edinme ihtimalimiz de o kadar fazla.

Neyse. Bugünü, Peygamberimizin o güzel sözüyle kapatalım haydi;

İÇKİ, KÖTÜLÜKLERİN ANASIDIR.