Cumartesi günü Konya’daydık. İşte, “yediğin içtiğin senin olsun gördüklerini anlat” diyenlere Konya’dan bir havadis:

Başbakan Ahmet Davutoğlu’nun, geçen yılın Kasım ayında gerçekleşen 4. Uluslararası Hacıbektaş Aşure Günü etkinliklerinde “İnşallah, Hacı Bektaş-ı Veli ve Konya’da Mevlana’nın türbesine girişte para alınmayacak” açıklamasından sonra ‘ücretsiz’ gezilebilen Mevlana Müzesi ziyaretçi akınına uğruyor.

***

Evet, Davutoğlu’nun “ücret alınmayacak” talimatı üzerine Kültür Bakanlığı’na Topkapı Sarayı’ndan sonra “en çok gelir getiren müze” unvanı elinden alınan Konya Mevlana Müzesi’nin (maateessüf, 1926 yılından itibaren Konya Mevlana Asitanesi değil) başı oldukça kalabalık.

Girişte halen ‘bilet’ kesiliyor: Ücretsiz-Free. O bileti göstermeden turnikelerden geçmek mümkün değil. Yani müze girişi ücretsiz olsa da kapıda hâlâ kuyruk…

“Huzur”a galoşla ve selfie çubuklarıyla giriliyor. Fotograf çekmek yasak. İçeriye girer girmez cep telefonları açılıyor ve kayda başlanıyor. Görevli, fotograf çekenleri değil de birer Fatiha okumak isteyenleri yüksek sesle, mütemadiyen ikaz ediyor: Beklemeyelim, yığılma var!

Evet, yığılma var. Özçekimler yapılıyor, sanal medyaya servis ediliyor. Buna mukabil dua ederek onları engelleyen birkaç ‘şuursuz’ vatandaşı engellemek oradaki görevlinin vazifesi!

***

‘Müze’den çıktığımda, bir-iki ay evvel okuduğum bir haberi hatırladım. Haberde, Amerika Birleşik Devletleri’nde bazı eyaletlerdeki müzelerin, ziyaretçilerin selfie çubuğu kullanarak kendi fotoğraflarını çekmesini yasakladığı ve çubuğun müzelerde zaten yasak olan profesyonel fotoğraf çekim aksesuarları listesine dahil edildiği anlatılıyordu. Neydi bu yasağın esbab-ı mucibesi?

Şu: Ziyaretçilerin selfie çubuğunu oldukça özensiz ve tehlike oluşturacak şekilde kullanması ve bazı kişilerin, bu çubukları etraftaki paha biçilmez eşyalara temas ettirerek neredeyse zarar vermek üzere olmaları…

“Amerikalının eşyalar için olsun taşıdığı hassasiyeti göstermeli, Konya Mevlana Müzesi’nde selfie çubuğu yasaklanmalı” desek mürtecilikle suçlanır mıyız acaba?

***

Neyse!

Cumartesi günü Konya’daydık. Adım başı karşımıza çıkan Selçuklu eserlerindeki o muhteşem taş işçiliği başımızı döndürdü.

Zarifoğlu, “Sevemedik Müzeleri” şiirinde diyor ya:

Müzelerden yoruldun ama

Sen nakışlara dokun

deli çehreli çocuk

Az bir yolun kalır nakkaşlara