Gerçekten çok ilginç bir milletiz.

Vakanüvisler, tarihe, herhalde böyle bir milleti kaydetmemişlerdir daha.

Millet olarak nerdeyse hepimizin karakteri ironi taşıyor. Eh! Ne de olsa hepimiz de hoca Nasreddin kılıklıyız vesselam. En zor anlarda bile kurduğumuz cümleler, verdiğimiz cevaplarla hem karşımızdakini güldürüyor, hem de onu düşündürüyoruz.

Hani, o sahte Amerikan filmlerinde, en zor, en umulmadık anlarda bile başrol kahramanı espri yapar ve izleyicileri güldürür, böylelikle filmi süsler ya, gerçekten millet olarak bizler de aynen öyleyiz.

Örnek mi istiyorsunuz?

15 Temmuz darbe girişimi gecesine gidelim mesela. Havada dolaşan F-16’lara sıradan bir vatandaşın verdiği cevabı duymuşsunuzdur mutlaka? Yanıta bakar mısınız?! Parmağını başının üzerinde gezinen savaş uçağı F-16’ya sallayarak, “Ula uşağum! Benzinin bitince nasıl olsa aşağı inmeyecek misin? O zaman gösteririm ben sana?!” diye bağırmasını neyle açıklayabiliriz? Hadi buyurun. İçinde ciddiyet barındıran, şaka gibi bir cümle. Bu hale gülmemiz mi gerek, ağlamamız mı, yoksa korkmamız mı?

Allah aşkına, dünyanın hangi coğrafyasında, tepesinde gezinen savaş uçağına parmağını sallayarak meydan okuyan bir millet vardır?

Ben tanımıyorum.

Buyrun, size başka bir örnek verelim mesela. Aynı darbe girişiminin olduğu geceye gidelim yine. Nöbeti devreden bir İstanbullu arkadaşına diyor ki, “Ben eve gidiyorum, biraz işim var, bir şey olursa haber ver bana! Koşar gelirim hemen!”

Bakar mısınız hassasiyete? Bakar mısınız deli cesaretine! Bakar mısınız komediye?! Bu cevabı neyle açıklamak lazım… Bir şey olursa dediği, tank çıkarsa, tepede F-16 gezinirse, helikopterden sağa sola ateş açılırsa, asker tutuklarsa falan. Uçunda yüzde yüz ölüm olan bir şeye, “hemen gelirim, haber ver.” diyor vatandaş.

Hadi bakalım, ne düşünürsünüz bu duruma, güler misiniz, ağlar mısınız?

Yine tepesinde gezinen F-16’ya vatandaşın birinin parmağını sallayarak, “erkeksen aşağı in lan!” demesini nasıl açıklarsınız peki?

Ya da, “sizin helikopteriniz varsa, bizim de kuş lastiğimiz var.” Demesini neyle açıklarsınız?

Dünyanın başka bir yerinde, bir gece vakti, böyle kanlı bir darbe girişimi olacak ve insanlar korkudan kaçmayacak, öyle mi?

Ya bizimkiler ne yapıyor? İnsanlarımız, vatanı kaybetme korkusundan dolayı sıkılmış yumruğu ve çıplak göğsüyle doğrudan, hiç düşünmeden, doğrudan kendine doğrultulmuş tankın, içi mermi dolu tüfeğin, vurmak için hazır bekleyen F-16’nın, helikopterin üzerine atlıyor. Elinde kendini koruma niyetine en ufak bir silah yok; ne bir bıçak, ne bir taş, ne bir sopa, ne de başka bir şey… Sadece iman dolu bir göğüs, kim olduğunu bilen bir şuur, sinirle gerilmiş bir suret ve cesaretle sıkılmış bir yumruk var, o kadar.

Yine vatandaşın biri, diğerine ne diyor, biliyor musunuz? “Reis meydanlara, caddelere, sokaklara çıkın dedi, çıktık. Umarım reis evinize yenidem dönün demeyi unutmaz.”

Sevdiği, umut bağladığı, güvendiği Cumhurbaşkanı evinize dönün diyene kadar sokaklarda kalacak yani. Caddelerde yatıp kalkacağız, hakkımız, hukukumuz için bağırıp çağıracağız, ama darbecilere teslim olmayacağız diyor. Bu ne müthiş bir ironidir, bu ne müthiş bir güvendir, bu ne biçim bir cesaret, ne biçim bir teslimiyettir, görüyor musunuz? Günlerdir meydanlarda bu manzara yok mu zaten. Her gün milli iradeyi koruma içgüdüsüyle meydanların yolunu tutma, her gün şenlik, her gün hassasiyet, her gün dik duruş sergileme ihtiyacı yok mu?

Bir de bu millet için kimileri kaygısız, insan hakları konusunda duyarsız, milli iradeden habersiz, az gelişmiş, bidon kafalı topluluk ya da göbeğini kaşıyan adam der. Bu millet, 15 Temmuz itibariyle kim olduğunu, nerde durduğunu, hassasiyetini, hiçbir dünya milletine nasip olmayacak oranda tüm cihana ispatladı.

Zor bir durumda bile suçlu ile suçsuzu, rütbeli ile rütbesizi, darbeci ile sivili ayıracak kadar da aklı yerinde, hissiyat sahibi bir milletiz çok şükür. Tatbikat için dışarı çıkarıldıklarına sanan erlerin linç edilmesini engellemek için onlarca sivilin onları korumaya aldığını ekranlarda gözlerimiz ile şahit olduk. Bu ne büyük bir feraset, bu ne büyük bir cesaret, bu ne büyük bir hassasiyet…

Sözün kısası, biz başka bir milletiz vesselam. Bütün bu yaşanalar milletime, onun şuuruna, büyük düşünme bilincine olan güvenimi katladı.