İnsanlık koronavirüs nedeniyle zor zamanlardan geçerken şimdi bir de Rusya’nın Ukrayna’yı işgal etmeye başlamasıyla başka bir şok yaşadı. Virüs nedeniyle zaten 6 milyon insan öldü. İnsanlık ciddi manada sarsıldı. Bu sarsıntıdan en çok dünya ekonomisi etkilendi. Üretim süreçleri sekteye uğradı, tedarik zincirleri kırıldı. Virüsün, dünyanın son yıllarda kendine üretim yeri seçtiği Çin’den dünyaya yayılması başka bir şok oldu. Bunun bedelini insanlık ağır bir şekilde ödüyor. Virüsün yayıldığı ülke olan Çin, hastalığa çare olan aşılardan bir tanesini piyasaya sürdü. Ancak dünyanın birçok ülkesi aşıya hiç ulaşmadan koronavirüs dünyamızdan çekip gidecek gibi.
Virüs en çok etkisini, kendisini “uygar, çağdaş, haklı” gören Batının “kibirli” zengin ülkelerinde gösterdi. En büyük ölümler Amerika Birleşik Devletleri, İngiltere, Fransa, İspanya, İtalya(…) gibi dünyaya nizam verme iddiasında olan ülkelerde yaşandı. Aslında şu anda çaktırmamaya çalışıyorlar ama virüs “vahşi Batı’nın” burnunu sürttü. Henüz hasar tespiti yapılmadı. Birkaç yıl sonra olayın vahametine dair daha gerçekçi şeyler duymaya başlarız.
Dünya virüs nedeniyle sıkışmışlığa çare ararken diğer taraftan Rusya’nın Ukrayna’ya girmesi dünyanın gündemine bir “bomba” gibi düştü. Dehşet veren manzaralar karşında kibirli Batı’nın yine sırtını dönerek garip söylemlerde bulunması insanlık için yeni bir kırılma anı oldu. Daha önce dünyanın farklı ülkelerinde aynı işi defalarca tekrarlamışlardı. Ancak onlar “ Müslüman, Arap, Zenci” idiler. Onlar uygar dünyanın bir parçası olmadıkları için ölmelerinde, öldürülmelerinde bir beis yoktu.
Ukrayna başka bir gerçeği ortaya çıkardı. Orada yaşayanlar “mavi gözlü, sarı saçlı, Hıristiyan”dı. Ama Ruslar onlara acımadılar. Din ve ırk birliğini dikkate almadılar. Uzun zamandır Müslüman halklar üzerinde dolaştırılan kara bulutların, Hıristiyan bir ülkenin üzerine gelmesi dünyada yeni bir şok dalgası oluşturdu. Ukrayna’dan ayrılmak zorunda kalan vatandaşların kökenlerine göre muamele görmesi de Batı zihniyetinin ne kadar “batıl bir zihniyet” olduğunu ortaya çıkardı.
Artık yeni bir dünya düzeni kurmanın vaktidir. Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın sürekli dile getirdiği gibi “dünya beşten büyüktür” sözü bu günlerde daha anlamlı hale geldi. Birleşmiş Milletler gibi beynelmilel teşkilatların insanlığa hizmet edecek birer yapıya büründürülmesi gerekir. Hak ve adaleti savunacak, mazlum ve kimsesizlerin yanında duracak küresel ölçekli kurumlara ihtiyaç var. Devletlerin adalet eksenli örgütlenmelerinin yanı sıra sivil yapılanmalar da önem arz ediyor. Yine Batılı ülkelerde örgütlenen insan hakları kuruluşları sınıfta kaldı. Dünyanın geri kalanında durumunun iyi olmadığı açıktır. Artık ülke gözeten ve ayrımcılık yapan kuruluşlar yerine erdemi esas alan küresel kuruluşların zamanıdır.
Avrupa’yı Asya’ya 1915 Çanakkale Köprüsü ile bağlayan Türkiye’ye yine çok iş düşüyor. Çanakkale 500 bin insana mezar olan yerdir. Batı zihniyetinin insanlığın üzerine çöküşünü tescillendirmeye başladığı yerden insanlığın dirilişi için köprü olma zamanıdır. Çanakkale 1915 Köprüsü yenidünya düzeninin sembolü olsun. Şehitler diyarındaki bu abidevi eserle dünyaya daha güçlü mesaj verelim. Çünkü insanlığın buna ihtiyacı var.