Uzun zamandır, Türkiye ile İsrail arasında başlayacak normalleşme sürecinden bahsediliyordu. İki ülke arasındaki ilişkiler, İsrail’in 2008 yılının sonlarında Gazze’ye yönelik başlattığı, “Dökme Kurşun Operasyonu” ile gerilmeye başlamış ve nihayetinde bu gerilim kamuoyu tarafından, "One Minute Olayı" olarak da bilinen 29 Ocak 2009 tarihli “Davos Krizi” ile zirveye taşınmıştı.
Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, Davos’ta düzenlenen Dünya Ekonomik Forumu’ndaki “Gazze ve Ortadoğu’da Barış Modeli” konulu panelde İsrail Cumhurbaşkanı Şimon Peres’i, Filistin’de yapılan katliamlardan dolayı, “Siz öldürmeyi iyi bilirsiniz” sözleriyle, Birleşmiş Milletler Genel Sekreteri Banki - Moon, Arap Birliği Genel Sekreteri Amr Musa başta olmak üzere birçok liderin gözü önünde ağır bir şekilde eleştirmişti.
Bu olaydan sonra, Ortadoğu’daki iki batılı müttefikin arası Filistin meselesinden dolayı iyice bozulmuştu. Fakat esas kopuş, Gazze’ye insani yardım taşıyan Mavi Marmara Gemisi’ne, İsrail Silahlı Kuvvetleri tarafından uluslararası sularda yapılan 31 Mayıs 2010 tarihindeki saldırıyla gerçekleşti. Saldırıda, İsrailli komandolar tarafından açılan ateşle 10 yardım gönüllüsü Türk hayatını kaybetmişti.
Mavi Marmara Olayı üzerine Türkiye, İsrail ile diplomatik ilişkilerini asgari düzeye indirmiş ve ilişkilerin tekrar normalleşebilmesi için 3 şart ileri sürmüştü. Şartlar şöyleydi: İsrail’in yaşanan olay üzerine özür dilemesi, hayatını kaybedenlerin ailelerine tazminat ödenmesi ve son olarak İsrail’in Gazze ablukasını sonlandırması.
Amerika Birleşik Devletleri (ABD) Başkanı Barack Obama’nın arabuluculuğu ve Türkiye’nin diplomatik direnci nedeniyle üç yıl devam eden müzakerelerin ardından İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu, “can kaybına yol açan her hata nedeniyle Türk halkından özür dilediğini” ifade eden mesajını, Mart 2013’de Başbakan Tayyip Erdoğan’a iletmişti.
Başkan Barack Obama’nın yoğun girişimleriyle ortaya çıkan “özür”e rağmen Türkiye ile İsrail arasındaki ilişkiler, bir türlü eski seviyesine dönemedi. O nedenle bugünlerde Ankara’ya resmi bir ziyaret gerçekleştiren İsrail Cumhurbaşkanı Isaac Herzog’un, Cumhurbaşkanı Erdoğan tarafından ağırlanması oldukça önem arz ediyor.
İsrail Başbakanı Ehud Olmert’in 2008 yılında gerçekleştirdiği resmi ziyaretten sonra yapılan ilk üst düzey ziyaret olması nedeniyle, “normalleşme” sürecinin başlatılmasında bir dönüm noktası olarak tanımlanan Herzog’un ziyaretinin, iki ülke arasında, Doğu Akdeniz’de yeni iş birliği alanları açması bekleniyor. Öyle ki bu iş birliği talebinin Herzog’u taşıyan uçağa da yansıtıldığı görülüyor. Nitekim uçağın üzerinde Türkçe, İngilizce ve İbranice olarak, “barış ve iş birliği” ifadelerine yer verilmesi, Herzog’un Ankara’ya getirdiği mesajın içeriğini özetliyor.
Şüphesiz iki ülke arasındaki ilişkileri tayin eden en önemli faktörlerden birisi de Doğu Akdeniz’de Türkiye’nin gösterdiği kararlılıktı. Zira bu kararlılık, Doğu Akdeniz’de İsrail, Güney Kıbrıs Rum Yönetimi (GKRY) ve Yunanistan arasında kurulmaya çalışılan ve Türkiye ile Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’ni (KKTC) dışlayan enerji projelerini hayata geçirmenin mümkün olamayacağını tüm taraflara göstermişti.
Bunun yanında ABD’nin, Türkiye ile İsrail arasındaki ilişkilerin düzelmesine büyük önem verdiği açıkça söylenebilir. Özellikle Ukrayna Krizi’yle birlikte Türkiye’nin, Avrupa’nın savunma ve enerji güvenliğinde artan jeopolitik hassasiyeti, diplomasinin topuzunun yeniden Türkiye’ye kaymasına yol açtı. Bu aşamadan sonra Türkiye, Ukrayna’da, Doğu Akdeniz’de ve Filistin’de izleyeceği yapıcı ve iş birliğine dönük denge siyasetiyle, bölgesel gücünün küresel etki kapasitesini yeni bir aşamaya taşıyabilir.