Türkiye siyasetinde her daim problem olan ve halkın en çok tartıştığı çift başlılık meselesine değinelim isterseniz. Hayır oyu kullanacak cenah öyle zannediyorum ki; gayet elit gayet bilgili gayet tarihe önem veren şahsiyetler..! Bunun içindir ki şöyle tarihi biraz karıştıralım ve çift başlılığın bu ülkeye vermiş olduğu zararı ben değil tarih yazsın…

İlk olarak Mustafa Kemal ile en yakın silah arkadaşı İsmet İnönü arasındaki çift başlılık sorununa ve sonucuna bakalım. Aralarında birçok kez tartışan ve bu tartışmaların büyük kavgalara sahne olduğunu ve neticede araya birilerinin girerek olayı sulh ettiğini bilmekteyiz. Ta ki birçok meselenin birikimiyle patlayan bir olay olan 18 Eylül 1937’de Orman Çiftliği’nde yapılması planlanan fabrika meselesi. Fabrikaların nereye kurulmaları gerektiği konusunda M. Kemal ve İnönü restleşir. İnönü M. Kemal’in hükümet işlerine karışmasından şikâyetçiydi. Kavga hararetli bir tartışmaya dönüştü. Ağır sözler söylendi ve sofrada toplanmış olan dost meclisi erkenden dağıldı. Bu durum üzerine M. Kemal, İnönü’ye ‘Şimdiye kadar bin meselede bin defa kavga ettik fakat dün akşamki bayağı aleni oldu. Biraz çekilmen, istirahat etmen lazım, biraz ara verelim’ der. Sonucunda İnönü gider ve Celal Bayar Başbakan olur. Bu durum meselenin çok cüzi tarafını oluşturur. Asıl mesele ülkenin kalkınmasına yönelik projelerin sırf sen öyle istedin ben böyle istiyorum diye ertelenmesi.

Bir diğer çift başlılık sorunu ise; 1946 yılında Cumhurbaşkanı İnönü ile Başbakan Recep Peker arasında atamalar ve ülkenin genel yönetim politikaları konusunda çıkan anlaşmazlık, Türkiye Cumhuriyeti tarihinin ilk devalüasyonu ile sonuçlandı ve Türk lirası Amerika doları karşısında yüzde 100’den fazla değ e r kaybına uğradı.

Bir diğeri ise; Cumhurbaşkanı Fahri Korutürk ile Başbakan Süleyman Demirel arasında 1975 yılında Genelkurmay Başkanının atanması konusunda yaşanan anlaşmazlık. İki liderin adaylarının emekli olmasıyla ve son aşamada 1980 darbesini gerçekleştiren Kenan Evren’in Genelkurmay Başkanı olarak atanması ile sonuçlandı. Kenan Evren’in mezihetlerini yazmama gerek yok sanırım.

Bir diğer çift başlılık sorununa geçtiğimizde ise; 1992 yılında Başbakan Demirel’in Cumhurbaşkanı Özal’ı devirmek için yürüttüğü çalışmalar ve siyasi gerginlikler de büyük bir krize neden olmuştu. Ekonomik büyüme olumsuz etkilendi ve ülke ekonomik krizlere açık hale geldi. Bir diğer sorun; 1994 yılında Cumhurbaşkanı Demirel ile Başbakan Çiller arasında güç müdahalesi büyük gerginliklere yol açtı ve neticesinde de ekonomik kriz meydana geldi. Bazı gençler bilmez; öyle bir krizdi ki bu burslu öğrencilere burs ödeyemeyen bir ülke ekonomisine dönüşmüştü.

Bir diğer Demirel vakasına bakacak olursak; 1996 yılında Cumhurbaşkanı Demirel’in Erbakan Hoca’nın Başbakanlığını yaptığı Refah-Yol hükümetinin yönetimden uzaklaştırılmasında önemli rolü olmuş ve sonrasında oluşan kaotik ortam 2001 ekonomik krizine yol açtı.

Son olarak; 2001 yılında Cumhurbaşkanı Sezer’in Anayasa kitapçığını Başbakan Ecevit’e fırlatması üzerine Cumhuriyet tarihinin en büyük ekonomik krizi ile karşı karşıya kalmış, Türk lirası yeniden devalüasyona uğramış ve faizler bir gecede yüzde 7500’lere çıkmıştı. Üstelik siyasi görüş olarak da Sezer ve Ecevit birbirilerine yakınken oldu bu.

Peki bu krizlerin zararını kim çekti? Demirel-Ecevit-Sezer..? Bu krizlerin zararını biz çektik sevgili okur… Biz, halk çekti. Halk fakirleşti. Bunları görüp de hala hayır mı diyeceksin?

Hepimiz