Siyasi partilerin tarafsız kalması elbette abesiyet alametidir. Siyasetin ve partilerin varlıkları taraf olmalarına bağlıdır zaten. Her parti belli bir ideolojiyi benimser veya yeni bir ideolojiyle ortaya çıkar. Farklı ideolojilerin belli özgürlük sınırları içerisinde çatışmaları ise demokratik bir hukuk devletinin olmazsa olmazıdır.

Lâkin ne olduğu belli olmayan ve ideolojisinin dayanağı sürekli değişkenlik gösteren partiler ise siyaset sahnesinde çok fazla sırıtır ve çelişkili duruşları, deney gözleme tabi tutulası bir parti olmalarına sebebiyet verir.

Evet…

Bugünkü deney konumuz: Halkların Demokratik Partisi (HDP).

Parti adında geçen “halkların’’ kelimesi çoğul bir ifade olsa da; partinin sadece Kürt halkını temsil etmek üzere kurulduğu herkesin mâlumu. Yani halkçı değil; ırkçı ve milliyetçi bir parti ile muhatap oluyoruz.

“Demokratik” kelimesi tümdengeldiğimizde bizi demokrasiye götürür. Demokrasi tanımı ise bizi hakka, özgürlüklere ve adalete götürür. HDP dediğimiz parti ise silahlı bir terör örgütünü meşru bulan, hakkını savunduğunu iddia ettiği milletten zorla haraç alan, kepenk kapattıran, molotof atan ve kaosu hatırlatan bir parti. Yani, HDP eğer demokrat ise; demokrasi kötü bir şeydir. Eğer demokrasi iyi bir şey ise; HDP demokratik bir parti değildir.

HDP’nin “Parti’’ niteliği için resmiyette bir aykırılık gözükmese de; vicdan muvazenesinde, siyasi partiden çok terör örgütünün piyonu olarak görülmesi aşikârdır. Zira bu konjonktürde bir ideolojinin siyaset alanında parti ile temsiliyete başlamasından itibaren, Kürt halkının değil; PKK’nın vekilliğini yapması demokrasi ve siyaset kurumlarına aykırılık teşkil ediyor. Farklı dönemlerde farklı partiler şeklinde ortaya çıkarak adeta PKK’nın taşeron firması niteliğine bürünüyor.

Komünist ideolojiye sahip bir parti iken; Türkiye’de, “Kapitalist ABD’’nin has adamlığını yapması, Suriye’nin kuzeyinde Anti-Emperyalist YPG görünümünde iken; “Emperyalizmin babası ABD’’nin silahlı neferi olması, Türkiye’ye karşı yine Suriye’nin kuzeyinde DAEŞ ile anlaşmaları ve birbirlerinin kılına bile zarar vermemeleri ve son olarak Irak ve Suriye’de Şialar’la kanbağı varmışçasına kardeş gibi takılmaları hem ideolojik hem de psikolojik olarak nasıl bir çelişki içinde olduklarını çok net bir şekilde bize gösteriyor.

HDP ve savunuculuğunu yaptığı terör örgütleri: PKK, YPG ve PYD gibi örgütler kendi savundukları ideolojilere ve değerlere bile sahip çıkmayan, sadece bölgesel kukla işlevi gören ve çelişkilerle hemhal olmuş “Faşist, Emperyalist ve Nasyonalist” saçma sapan yapılardır. Savundukları seküler ve sosyalist söylemler ise; bölgenin ve bu bölge insanlarının İslam’dan kopmalarını sağlamak ve böylelikle daha küçük parçalara ayrılan Müslümanları Batı canavarlarının ağzına daha kolay servis etmekten ibarettir.

Velhâsıl… HDP ne araç ne amaç ne de fiil olarak ciddiye alınacak bir parti değil. Tek yapılması gereken şuan da olduğu gibi HDP’nin olağan bir siyasi partiymiş gibi kâle alınmaması ve siyaset dışı eylemlerinden dolayı cezalandırılması.