Avrupa ülkelerinden İspanya, Norveç ve İrlanda’nın Filistin devletini tanıma kararı İsrail’i fena hâlde kızdırdı.
Üç ülkenin Tel Aviv’deki büyükelçilerine, İsrail Dışişleri Bakanlığı’na çağrılarak Filistinli direnişçilerin 7 Ekim’de İsrailli kadın askerleri esir alıp Gazze Şeridi’ne götürmelerini gösteren görüntüler izletildi.
Karar karşısında panikleyen ve daha başka ülkelerin de Filistin devletini tanımak istemesinden korkan İsrail, Filistinli direnişçilerin kadınlara tecavüz ettikleri yalanını yeniden gündeme getirdi.
Aklı başında ve insaflı her insan sıkı bir İslami eğitimden geçen, birçoğu Kur’an hafızı olan, her an şehadet şerbetini içebileceğini bilen El-Kassam Tugayları mücahitlerinin öbür dünyalarını karartacak tecavüz gibi bir günahı tonla para verseler bile işlemeyeceklerini bilir.
İsrail hükûmetindeki fanatik isimlerden Itamar Ben-Gvir, normalde tüm paylaşımları İbranice olduğu hâlde Batı kamuoyuna hitap etmek için İngilizce paylaşım yaparak esir alınan İsrailli kadın askerlerin “masum melekler” olduğunu ileri sürdü.
Ben-Gvir’in “kendi hâlinde suçsuz kadınlar” gibi göstermeye çalıştığı kişiler, gerçekte Gazze Şeridi sınırında İsrail ordusuna ait bir üste esir alınan ve sınıra yakın bölgelerde gösteri yapan Filistinlilerin üzerine ateş açıp belki de birçok masum insanın ölümüne ya da yaralanmasına sebep olan kadın askerler.
Netanyahu hükûmetinin “güneşi balçıkla sıvama çabası” boşuna.
İşgalcilerin Gazze Şeridi’nde gerçekleştirdikleri katliamların savunulabilecek bir tarafı yok.
İsrail’in bir tepkisi de Batı Şeria’nın kuzeyindeki yasa dışı Yahudi yerleşkelerinden çekilme kararını iptal etmek oldu.
İsrail’in amacı yeni yerleşim birimleri inşasıyla Filistin devletinin kurulmasını pratikte imkânsız hâle getirmek.
Bu yönde atacağı adımlarla Mahmud Abbas başkanlığındaki Filistin yönetiminin çökmesine sebep olabilir.
Ancak “güvenlik koordinasyonu” adı altında işgalcilerle iş birliği yapan ve Batı Şeria’da direnişçilerin peşine düşerek yeni bir intifada yaşanmaması için elinden geleni ardına koymayan Filistin yönetiminin çökmesi Filistinlilerin lehine, İsrail’in aleyhine olur.
Filistin’in daha çok ülke tarafından tanınması İsrail’in diplomatik olarak daha çok yalnızlaşması demek.
Avrupa Birliği üyesi ülkelerin Filistin’i tanımaları da ABD’nin tümüyle İsrail yanlısı tavrından uzaklaşmalarına yol açacak.
Filistin devletinin resmî olarak tanınması önemli bir gelişme.
Fakat daha da önemlisi tanınan devletin sınırları.
Sınırları belli olmayan ve şu anki gibi sadece kâğıt üzerinde var olan bir devletin tanınmasının çok bir anlamı yok.
Filistin devletini Birleşmiş Milletler (BM) kararlarına göre ve 1967 sınırlarıyla tanıma kararı sözde kalmamalı.
İsrail’e de söz konusu sınırlara çekilmesi için baskı yapılmalı.
Abbas başkanlığındaki yönetim; İspanya, Norveç ve İrlanda’nın Filistin’i tanıma kararı hakkında yaptığı açıklamada, bu adımın Filistin yönetiminin “diplomatik çabaları” sonucu geldiğini söyledi.
Bu tamamen asılsız bir iddia.
Bugün birçok ülke Filistin devletini resmen tanıma kararı almışsa bu sadece Gazze Şeridi’nde işgal güçlerine kahramanca direnenlerin ve protesto gösterileriyle Batılı hükûmetlere baskı yapan duyarlı insanların eseridir.