Bu iki dinin arasındaki bir savaş değil.
Bu Hıristiyan inancını istismar eden çapulcuların yaklaşık bin yıldır sürdürdüğü bir Haçlı terörüdür. Adını doğru koymak lazım. Çünkü Hz. İsa ve Hz. Musa peygamberlerin getirdiği, vahye dayanan tevhid dini Hz. Muhammed (sas) ile sürmektedir. Bu yüzden biz “Allah katında tek dinin İslam” olduğuna inanırız.
1096’da başlayan ve ABD eski başkanı George Bush’un ifadesiyle halen devam eden Haçlı Savaşları’nın “dinsel” bir karakteri yoktur. Bu savaş Hristiyan teolojisiyle, İslam düşüncesi arasında asla vaki olmamıştır. Çünkü, 4. yüzyılda İznik Konsili’yle şekillenen ve tevhid düşüncesini “apokrif” yani “sahte ve gerçek dışı” kabul eden Hristiyanlığın, İslam’a vereceği dini bir cevabı kalmamıştır.
Papa II. Urban‘ın 11. yüzyılda İngiliz, Fransız, Belçika, Alman ve Norman çapulcularından oluşturduğu Haçlı Ordusu’nun tek bir amacı vardı: Doğunun hazinelerini yağmalamak. Dini semboller, bu kirli emellerinin sadece birer kılıfıydı; tıpkı Amerikalı çapulcuların atalarından bin yıl sonra, Irak’ın hazinelerini yağmalarken “kimyasal tehdit” yalanına başvurdukları gibi.
Haçlı teröristleri 1204’de İstanbul’a vardıklarında,tüm şehri yakıp yıkmakla kalmamış; Doğu Hristiyanlığının en önemli mabedi Ayasofya’yı soymuş, papazların vaiz kürsüsünde fahişe oynatmışlardı. Bizanslı tarihçi Niketas, Haçlılar’ın yaptıklarını nefretle anlatır.
İşte bundan sebep, Haçlı işgali 1261’de sona erip, Bizans yeniden İstanbul’a dönünce şehir halkı Hristiyanlık adına sefere çıkıp, kendi dindaşına ve mabetlerine bile eşi görülmemiş eziyetler eden Haçlıları asla unutmadı.
Türkler tüm Anadolu’yu fethedip İstanbul’un kapısına dayanmışken dahi Bizans sarayında Haçlı terörüne olan nefret unutulmuş değildi. Kariye Camii’nin 14. yüzyılda yapılan mozaiklerinden birine Bizanslı Metokhites bu nefretini, kendisini Osmanlı sarığı ve kaftanı ile nakşettirerek göstermeye devam ediyordu.
Türkler, Bizans’ın düşmanıydı ve İstanbul’u almak istiyorlardı. Direnecekler, şehri vermemek için savaşacaklardı. Fakat, Bizanslılar için Haçlılar, hiçbir değer ve kutsal tanımayan “insanlık düşmanı”ydılar. Haçlı ideolojisi, günümüzde “emperyalist saldırganlık” olarak sürüyor. Hiroşima’da, Nagasaki’de, Vietnam’da, Afganistan ve Irak’ta gerçek yüzlerini gösterdiler. Hristiyan olmalarına rağmen önlerinde diz çökmeyi reddeden Venezuela halkına yaptıkları ortada değil mi?
Hitler, geçen yüzyılın ortasında Avrupa’da 50 milyon insanı öldürürken Haçlı bayrağını taşıyordu. Almanya’nın Dresden şehrini fosfor bombalarıyla yakıp dümdüz eden, on binlerce sivili 3 gün boyunca alev topuna çeviren ABD-İngiliz kuvvetleri ne bayrağı taşıyordu peki?
Yeni Zelanda’da yaptıkları, Kandahar’da, Mezar-ı Şerif’te, Bağdat ve Felluce’de yaptıklarının bir tekrarı sadece. Hitler, yüz binlerce Yahudi ve Çingene’yi öldürürken ne hissettiyse; İngilizler Basra’da, ABD’liler Felluce’de vahşete imza attıklarında ne hissettilerse, Zelanda’nın katili de aynı şeyi hissetmişti. Ve ellerinde daima aynı bayrağı taşıdılar:
İnsanlığın düşmanı, ırkçılığın, zorbalığın ve çapulculuğun bayrağı Haçlı paçavrasını.
Şimdi bu katliamı malzeme yapıp, düşmanımızın Hristiyanlık olduğunu ve onlara en iyi cevabın “Ayasofya’yı açmak”la verileceğini söylemek neye hizmet edecek söyler misiniz?
Ayasofya Haçlı terörüne karşı, İslam’ın fetih ruhunun remzidir. Öyle ise, 14 asırlık İslam fetihlerini bir kalemde işgal gibi gösteren, aklını Batı’ya kiraya vermiş modernist İslamcılar’ın; Malazgirt’i, Sakarya’yı küçümseyenlerin Ayasofya’dan bahsetmeye ne hakları var? TSK’da dahi başörtüsü yasaklarını kaldırıp, Mehmetçik’i yeniden aslında rücu ettiren Hükümeti sıkıştırmak için bölücülerle bile kol kola girenlerin “fetih ruhu” ile ne alakası olabilir?
Ayasofya elbette, hem de yakın gelecekte bir gün “Hıristiyan ya da Yahudiler’e karşı değil”; hatta onlara da eziyet eden “Haçlı-Siyonist teröre galebe çaldığımızın görkemli bir ilanı olarak” yeniden mümin dualara, secdelere açılacaktır.
Fakat bu, “Ayasofya’nın ardına saklanıp, kirli hesaplar peşinde koşanların hamasi sahtekârlıklarıyla değil”; ikiyüzlülerin hiçbir çirkefliğine perva etmeyip Afrin’i Haçlı artıklarının başına yıkan iradenin güçlenmesiyle mümkün olacak.