Bu yazıda, “dünya siyasetinde”ki “manevi” ve “tarihî dönüşüm”leri keşfedeceğiz. Rusya’nın “İsevilik” ve “İslamiyet”le olan ilişkisinden, Birleşmiş Milletler’in “çözülme” sürecine, “Hazreti İsa”nın (a.s.) nüzulünden sonra beklenen yeni İslam devletine kadar; tüm bu konuları “derinlemesine” inceleyeceğiz. Geleceğin ipuçlarını çözümlemeye hazır mısınız?
RUSYA’NIN MANEVİ ROLÜ: İSEVİLİK VE İSLAMİYETİN KESİŞİM NOKTASINDA
Kanaatimce Rusya, şu anda “İsevilik dini”nin şahs-ı manevisini temsil ediyor. Nitekim Rusya “Deccaliyete” karşı bir mücadele başlatmış durumda. Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin, Avrupa’nın Rus “aile yapısını” bozduğunu ve yeni dünya düzeninde “Müslümanlarla” birlikte hareket edeceğini açıkça ifade ediyor. Üstat Bediüzzaman Hazretlerinin 15. Mektup’ta belirttiği üzere, “İsevilik şahs-ı manevisi”yle “Din-i hak” ayrı olduklarında mağlup olurlar; ancak bir araya geldiklerinde “kuvvet” bulacaklar ve İsa (a.s.) o kuvvet üzerine nüzul edecektir. Şimdilik İsevilik şahs-ı manevisini zannımca temsil eden Rusya’dır. Akabinde kimlerin geleceğini bilemiyorum ama muhtemelen Rusya ile birlikte Çin, Japonya, Almanya ve Hindistan’ın bir kısmı, bu hususta İsevilik şahs-ı manevisini temsil ederek, din-i hak olan İslamiyete dahil olacaktır. Müslümanların hakiki devleti bu şekilde ortaya çıkacak. Din, devlet eliyle tatbik edildiğinde, İslamiyetin hakiki güzelliklerine herkes şahit olacak. Fevç fevç, grup grup, silsile silsile insanlık hak dine girecek.
RUSYA’NIN İSLAMİYET İLE BULUŞMASI: FITRAT DİNİNE İLK ADIMLAR
Ah, bilmeden Amerika ve İngiltere’nin propagandasını yapan Müslümanlar ah! Yine kehanetleriniz boşa çıktı, tahminleriniz gerçekleşmedi. Çünkü siz oralardan bir “nur” beklerken, o nur şu anda Rusya’dan yükseliyor. Bediüzzaman Hazretleri, “Osmanlı hükûmeti Avrupa ile hamiledir. Avrupa gibi bir hükûmeti doğuracak. Avrupa da İslamiyete hamiledir. O da bir İslam devleti doğuracak.” diye haber vermiştir. Bu cümlenin bir kısmını maalesef kahinlik yapan bazı öngörücülerimiz (!) Amerika ve İngiltere’yi öne çıkararak yanlış yorumladılar. Çünkü onlar, oralardan bir İslam devleti çıkacağını düşündüler. Hâlbuki söz konusu devletler şu anda deccaliyeti temsil ediyor ve bu durum sadece İslamiyeti ve Müslümanları değil, aynı zamanda insanlığı da tehdit ediyor.
Bediüzzaman Hazretleri bu durumu bir teşbihle açıklamıştır: Osmanlı Avrupa’ya hamile kaldı ve bir devlet doğdu; Avrupa ise bir İslam devletine hamile kalacak. Demek ki Avrupa’yı gebe bırakacak bir “erkekler ordusu” ortaya çıkacak. Dolayısıyla bu ordu, din-i İslam’ı netice verecek bir nikâh yapacak.
Evet, Bediüzzaman’ın da haber verdiği gibi; “Rus dinsiz kalamaz, geri dönüp Hristiyan da olamaz. Olsa olsa, küfr-i mutlakı kıran ve hak ve hakikate dayanan, hüccet ve delile istinad eden, aklı ve kalbi ikna eden Kur’ân ile bir musâleha veya tâbi olabilir.”
KÜRESEL GÜÇ DENGELERİ SARSILIYOR: BİRLEŞMİŞ MİLLETLER’DEKİ DECCALİYET ORTAKLIĞI ÇÖZÜLÜYOR
24 Ekim 1945’te, güya dünya barışını korumak amacıyla kurulan Birleşmiş Milletler, beş daimî üyesi olan Çin, Rusya, Fransa, İngiltere ve Amerika ile güçlü bir uluslararası ittifak oluşturmuştu. Ancak, bu ittifak günümüzde ciddi bir çözülme sürecine girmiştir. Amerika’ya karşı giderek açık bir tavır sergileyen Çin ve Rusya arasındaki “potansiyel çatışma”, bu güç blokunu sarsmaktadır. Diğer yandan, Amerika’dan beklentileri karşılanmamış olan Fransa ve İngiltere ise yaşadıkları “menfaat çatışmaları”yla uluslararası birliğin zayıflamasına neden olmaktadır. Bu durum, Birleşmiş Milletler içindeki Deccaliyet güçlerinin etkinliğinin azaldığını ve yeryüzünde Kur’ân’ın hükümlerini yok etme çabalarının giderek “etkisizleştiği”ni ortaya koymaktadır. Umulan o ki Hz. İsa’nın (a.s.) nüzulü ile bu sürecin nihai sonuçlarına tanıklık edilecektir.
GELECEĞİN İSLAM DEVLETİ: HAZRETİ İSA’NIN NÜZULÜ VE BEŞ TEMEL PRENSİP
Hazreti Ali’nin (r.a.) şehadetinden sonra kurulan Safavi, Abbasi, Emevi, Eyyubi, Fatimi, Selçuklu ve Osmanlı gibi devletler, gerçekte Müslümanların “din devleti” değil, dünya devletleridir. Bu devletler, hilafetin saltanata dönüşmesi sonrasında ortaya çıkmıştır. Ancak, Hazreti İsa’nın (a.s) nüzulünden sonra kurulacak olan din devleti, beş temel prensip üzerine inşa edilecektir. Bu prensipler şunlardır: bir, canı muhafaza etmek, yani kısasa kısas; iki, malı muhafaza etmek, yani hırsızın elinin kesilmesi; üç, dini muhafaza etmek, yani devlet eliyle cihad; dört, namusu muhafaza etmek ve beş, aklı muhafaza etmek. Bu prensipler, bütün peygamberler tarafından getirilen hükümlerin temelini oluşturur. Peygamber de (s.a.v.) İslam devletini bu esaslar üzerine kurmuştur. Ancak, İmam Ali’nin (r.a.) şehadetinden sonra bu devletin hükmü askıya alınmıştır. İnşallah, Hazreti İsa’nın (a.s.) nüzulü ile bu devlet yeniden ihya edilecektir ki bu konuya on üç ayet ve seksen dört hadis işaret etmektedir.
ARİF OLAN ANLAR: Güneşin battığı Batı’da nur aramak boşunadır; zira gerçek aydınlık, güneşin doğduğu Asya’da yükselecektir.
Selam ve dua ile...
Fiemanillah...