Fransa'da 27 Haziran'da, Nael M. isimli genç sürücünün, polisin açtığı ateş sonucu öldürülmesinin ardından, birçok kentte düzenlenen protestolar 6. gününe girdi.

Ülkenin birçok yerinde devam eden olaylı protestolarda, şu ana kadar 2 bine yakın kişinin gözaltına alındığı, 200'den fazla polis memurunun da yaralandığı bilgisi var. Şimdiye kadar yaşanan olaylarda bir kişi de hayatını kaybetti. Fransa’nın birçok kentinden yağmalama bilgileri geliyor. Deyim yerindeyse Fransa yangın yeri. Tabii olaylar Avrupa’nın göbeğinde olunca ilgi de bir hayli fazla oldu.

Afrika’da Arap Baharı başlayınca Avrupalılar, Afrika ve Orta Doğu’ya demokrasi (!) gelecek diye alkış tufanları koparıyorlardı. Fransa’da, Arap Baharı hikâyelerinden sonraki üçüncü şiddet olayları sarmalı başladı; işin sonu Avrupa Baharı olur mu, bilinmez. Ne de olsa Fransa, yılların sömürgecisi ve olayları nasıl bastıracağını yakinen bilen bir geleneğe sahip. Tarihte Afrika’da ve özellikle Cezayir’de ne yaptıklarına dünya şahit.

Olaylar Belçika’ya da sıçramış şeklinde bir haber de vardı. İki sömürgeci zor zamanlar geçiriyor. Fransız polisi, 6 gündür devam eden protestolarda, Paris başta olmak üzere birçok kentte yaşanan talan ve yağma olayları üzerine, güvenlik önlemlerini artırdı. Hatta yanan bir araçla, belediye başkanlarından birinin konutuna girildiği iddia ediliyor. Olaylar büyüyor, yayılıyor. Gece farklı kentlerde, toplam 1350 araç ateşe verilirken, 234 bina kundaklanmış veya zarar görmüş diye haberler de geçiyordu. Kamusal alanlarda, 2 bin 560 noktada kundaklamalar yapılmış, en az 30 polis karakolu ve 11 jandarma karakolu saldırıya uğramış deniyor. Yani neredeyse Türkiye’deki gezi olaylarının bir benzeri yaşanıyor.

Bir de bizim zaviyeden bakalım. Gezi olayları esnasında, Fransa dâhil olmak üzere Avrupa ülkeleri demokrasi çağrısı yapıyorlardı. Hükûmetin, göstericilerle masaya oturmasını istiyorlardı. Çağrı üstüne çağrı yapılıyordu. Ülke, 1,5 milyar dolarlık bir zarar görmüş buna rağmen dönemin başbakanı Erdoğan, Afrika gezisi dönüşü, yüz binler tarafından havaalanında karşılanınca, Kısıklı’da evinin önünde, yeşile ve halka sahip çıkmış, olaylara son verilmesini istemişti. Bununla da yetinmeyerek Gezi Parkı olaylarıyla ilgili oluşturulan 11 kişilik heyetle görüştü. Erdoğan, AK Parti Genel Merkezi'nde, tiyatro sanatçısı Ahmet Mümtaz Taylan, akademisyenler Prof. Dr. Betül Tanbay, Prof. Dr. Hale Çıracı ve İpek Akpınar, yönetmen Kutluğ Ataman, öğrenci Nil Eyüpoğlu, sanat yönetmeni Rumeysa Kiger, mimar Selva Gürdoğan, sosyal medya uzmanı Zehra Öney, öğrenci Zülfikar Kürüm ve sosyal paylaşım sitesinde Başbakan Erdoğan'a hitaben Gezi Parkı olaylarına ilişkin mektup yazan Bülent Peker ile uzun bir görüşme yaptı.

Erdoğan, bir gün sonra Taksim Dayanışması'ndan TMMOB Başkanı Eyüp Muhcu ve Semt Dernekleri Sözcüsü Cem Tüzün ile sanatçılar Sunay Akın, Yavuz Bingöl, Ceyda Düvenci, Halit Ergenç, Sertap Erener, Mahsun Kırmızıgül, Nebil Özgentürk ve Ali Sunal'ı kabul etti. Kendilerine, olayların kaynaklarını belgeleriyle anlattı. Olayların iç yüzünü, kamera görüntüleriyle, tek tek istihbarat bilgileri çerçevesinde ispat edince, bu sanatçıların bir kısmı olaylarla ilgili kamuoyundan özür dilediler.

Ve Başbakan Erdoğan, 15 Haziran 2013'te partisince Ankara'da düzenlenen "Milli İradeye Saygı" mitinginde yaptığı konuşmada, Gezi Parkı'nda olanlara, burayı terk etme çağrısında bulunarak, "Yarın İstanbul mitingimiz var. Bakın çok açık net söylüyorum: Taksim Meydanı boşaldı boşaldı; boşalmadığı takdirde bu ülkenin güvenlik güçleri orayı boşaltmayı bilir." ifadelerini kullandı. Çevik Kuvvet ekipleri, aynı gün, akşam saatlerinde eylemcilere müdahale ederek, Gezi Parkı'nın kontrolünü sağladı. Türkiye Gezi olayları dönemini böylece atlattı.

Fransa, 6. günde henüz kontrolü sağlamış değil. Belçika’da durumun ne olacağı henüz netlik kazanmadı. Hepimiz Fransa’daki olaylar için endişeliyiz. Olayların demokrasi içinde çözülmesi gerekiyor. Çözülmediği takdirde, Avrupa Birliği ve NATO, acilen toplanarak Fransa’ya müdahale etmeliler; Avrupa’nın göbeğinde kaos kabul edilebilir değil. Vesselam…