FETÖ üyeliği veya iltisaklı yahut bunlarla irtibatı olduğu iddiası ile görevden uzaklaştırılan 533 polis, geçtiğimiz günlerde İçişleri Bakanı Süleyman Soylu’nun oluru ile görevlerine iade edildi.
Alçak 15 Temmuz ihaneti sonrası ‘At izi, İt izi’ konusu çok konuşulmuştu. Hala bu tartışmanın devam ettiğini söyleyebiliriz. Şimdi devlet fotoğrafı daha net ortaya koyma yolunda önemli adımlar atıyor. Bu iadelerin devamı da gelecektir. Ayrıca yakında ‘Başbakanlık Olağan Üstü Hal Komisyonu’ da bu yönde önemli iade kararları alacağı konusunda duyumlarım var.
Yargı camiasının bu konudaki görüşlerini doğrusu merak ediyordum. Bir vesile ile Ankara’da yargı camiasında çok önemli FETÖ operasyonlarına imza atan değerli isimlerle sohbet etme imkânım oldu. Gördüm ki gerçekten de FETÖ operasyonların yükünü fedakarca çalışan hakim ve savcılarımız çekiyor. Titiz çalışmalar yürütüyorlar. Gerçek suçlu ile kandırılmışları ayıkladıkları gibi, örgütün çözülmesi yönünde ‘İtiraf’ müessesini çok iyi işletiyorlar. İtirafçıları ikna etmek için de özel mesai harcıyorlar. Bunların neticeleri de görülmeye başlandı.
Ankara Yargı camiası ile yaptığım sohbette bazı FETÖ üyelerinin örgüte dönük çalışmalarından eşinin bile haberi olmadığı, ikna ile itirafçı olması sonrası FETÖ üyeliğinin açığa çıktığı örneklerini dinledikçe, bu örgütün ne kadar sinsi çalıştığını bir kez daha anladım.
‘At izi, İt izi’ meselesine gelince, şöyle bir örnekle cevap verdiler. Almanya’da çalışan bir gurbetçi bayan Türkiye’ye girdikten sonra, Bylocak kullanıcısı olduğu gerekçesi ile gözaltına alınıp soruşturmaya tabi tutuluyor. Pasaportuna da ‘Tahdit’ konularak yurt dışına çıkışı yasaklandı. Soruşturmada Bylock kullanıcısının bir yakını olduğu ortaya çıkıyor. Mahkeme ve savcılık da bu kişinin suçsuz olduğuna karar veriyor ve bu karar ilgili Polis birimlerine iletiliyor. Ancak, polis birimleri pasaporta konulan ‘Tahdit’i kaldırmıyor. Almanya’daki işine ve çocuklarına da kavuşamayan bu kişinin mağduriyeti ortaya çıkmış oluyor. Bu kişi hukuken suçsuzluğunu ispat etmiş olsa bile Polisteki kaydı ‘FETÖ Şüphelisi’ olarak kalıcı hale geliyor. Bu tür mağduriyetlerin önüne geçilmesi, iktidarın yıpranmasının da önüne geçilmesi anlamına gelecektir.
Ben merak edip sordum, Türkiye’de ne kadar kişinin pasaportunda ‘Tahdit’ var diye. Ortalama sayı 450 bin kişinin pasaportuna ‘Tahdit’ konduğu şeklinde. Dahası, sadece ‘İhbar’ sonucu FETÖ şüphelisi olarak polis kaydına girenlerin oranı henüz bilinmiyor.
Suçsuz olsalar bile ‘FETÖ şüphelisi’ kaydı bulunan kişiler ve aileleri dahil hiç biri devletin hiçbir yerinde görev alamayacakları anlamına gelir.
Şimdi sıkı durun. Bana göre bu da hükümete karşı bir operasyondur. Hatta Cumhurbaşkanı Erdoğan’a dönük bir operasyondur. Çünkü her türlü oyunla Cumhurbaşkanı Erdoğan’ı yıpratamayanlar, 2019 seçimlerinin hesabını yapmaya çoktan başladı bile. Bu nedenle yeni bir KHK ile bu sorunun temelden çözülmesi elzemdir.
Selam ve dua ile…