Geçtiğimiz hafta Elazığ ve Malatya da meydana gelen deprem her birimizi derinden yaraladı.

Bu vesileyle hayatlarını kaybeden vatandaşlarımıza Allah’tan rahmet yaralananlara acil şifalar ve geride kalanlara da sabırlar diliyoruz.

Ne zaman ve hangi şiddette olacağı belli olmayan deprem gerçeğiyle ülkemiz yaşamak zorunda olduğu için alınacak tedbirlerin hiç vakit geçirmeden ortaya konulmasının ne kadar önemli olduğunu daha önceki yazılarımda da konu edinmiştim.

Doğal felaketlerden korunmak kadar salgın hastalıklarında önlenebilmesi insanlık için en mühim meselelerin başında gelmektedir.

Depremle ilgili olarak saniye geçirilmeden acil bir eylem planı hazırlanarak tüm paydaşların kendi görev alanları içerisinde tanımlanmış olan görevlerini derhal yerine getirmesi ülkemizin geleceği açısından çok ama çok önemlidir.

Taraflar kendi bulundukları siyasi çerçeveyi bir kenara bırakarak hareket etmeli ve özellikle fay hatları üzerinde bulunan şehirlerimizdeki hasarlı yapı stokları ortadan kaldırılarak yerlerine depreme karşı dayanıklı olanlar inşa edilmelidir.

Özellikle İstanbul da ki yapı stoku 1999 depreminden sonra üzerinde çok çalışılması gereken bir konu olmasına rağmen aradan geçen 21 yıl süresince ciddi bir çalışmanın yapılmadığını da ortaya koyup hasarlı yapılar üzerinde gereken dönüşümler ortaya konulmalıdır.

Son Elazığ – Malatya depremi de göstermiştir ki deprem değil depreme karşı dayanıksız yapılan binalar öldürmektedir. Aynı sokakta yan yana konumlanmış binalardan biri yıkılıp altında insanlar kalırken diğer binaların yıkılmadığını gördüğümüzde yapı kalitesinin önemini de bir kez daha anlamış oluyoruz.

Doğal afetlerin manevi olduğu kadar maddi yıkımlara da sebep olduğunu düşünerek hareket etmeliyiz. Eğer önlem alınmaz ise olası bir İstanbul depreminin ülkemiz ekonomisine maliyeti milyarlarca doları bulabilir.

Diğer taraftan son günlerde tüm dünyayı ayağa kaldıran bir diğer felaket ise koronavirüs diye adlandırılan bir salgın hastalık tehlikesidir.

Çin de ortaya çıkan ve şuanda 17 şehirde 50 milyon insanın karantinaya alınmasına vesile olan bu salgın kontrol altına alınamazsa büyük sayılarda insanların ölümüne vesile olabilecek bir düzeye tırmanabilir.

Çin in dünyada ki en büyük ekonomilerden ve dünyanın en büyük nüfusuna sahip olmasından ötürü ekonomik olarak ta bu salgının etkisi geniş olmaktadır.

Öyle ki Çin den Türkiye ye gelecek turist rezervasyonlarında iptallerin başlamasından dolayı turizm sektörümüz bu durumdan hemen etkilenmiş durumdadır.

Çin başta olmak üzere birçok ekonominin olumsuz etkilendiği salgın için Çin Maliye Bakanlığı 8.74 milyar $ bütçe ayırmış durumdadır.

Salgın sebebiyle Asya borsalarının tamamının ve gelişen ülke para birimleri endekslerinin de düşüşe geçtiği bir diğer realitedir.

Bunların yanında petrol fiyatları da aşağı yönlü bir seyir izlemektedir ki tüm bu örnekler salgının ekonomik anlamda da ne kadar yıkıcı olduğunun görülmesine vesile olmaktadır.

Koronavirüs salgını insanın beslenmesine ne kadar dikkat etmesi gerektiğini gözler önüne sermesinden ötürü de ayrıca bir önem arz etmektedir.