Bedene yapışıp kalan bir ur gibidir eziklik. Kazıyıp atsanız, izi kalır. Açtığı yarayı tamir etmek hiç de kolay değil. İki asırdır bu millet bir heyula gibi üstüne çöken zihniyetten o kadar çekti ki, izzetini teslim etmese de, ezikliğinden kurtulamadı. Yaşadığımız pek çok toplumsal hadisede, bastırmaya çalıştığımız bu vaziyetimiz yeniden nükseder; biz ise bunu erdemli olmakla izah ederiz. Oysa ki erdem, karşıtlarımızda bir mahcubiyet duygusu oluşturduğunda gerçek anlamına kavuşur.

Selahattin Demirtaş‘ın eşine “kimliği çukur”, üstelik hiçbirimizi temsil etmeyen bir ahlaksızın söylediği sözler yüzünden adeta “özür” sırasına girmek de, bir virüs gibi azalarımızda dolaşan bu ezikliğin bir tezahürü. Kötülük, kötülükle yunmaz. Şeref ve namus da kıyas kabul etmez elbette. Hiç kimsenin namusuna dil uzatılmasını görmezden gelemeyiz.

Lakin, ülkemizin Cumhurbaşkanı‘ndan bakanlara; ilim adamlarımızdan, milletimizin değerlerini temsil eden ne kadar insanımız varsa, hepsine en ağza alınmayacak küfürleri edenlerin, en küçük bir pişmanlık göstermediği vasatta bu kadar kompleksli tutum almak da nedir?

KÜFÜR KİMİN ŞİARI?

Yöneticilerimizin eşlerinden çocuklarına kadar hedef gösteren, en galiz küfürleri edenler o ahlaksız gibi meçhul kişilerde değiller üstelik. Gezi teröründe adeta “küfürde yarıştılar”.CHP’nin il başkanı olan şahsın, Gezi teröründe Cumhurbaşkanımıza ettiği küfürler hala sosyal medya hesaplarında duruyor. Bir başka CHP’li kadın yöneticinin ettiği iğrenç küfürler yüzünden hicap duyacakları yerde, adeta özgürlük kahramanı gibi heykelini dikeceklerdi.

Onlar öğretmenimiz değil. Doğru. Zaten üstünlüğümüz de bu haklılığımızdan ileri geliyor.

Fakat, bırakın hakaret ve küfürleri; onlar sadece canımızı acıtır. Bu ülkede milyonlarca gencin hayallerini söndürdüler. Dindar gençliğe cüzzamlı muamelesi yaptılar. Eğitim hayatlarını bitirdiler. Bir nesli mahvettiler. En küçük bir özrü ağızlarından işittik mi? Kaybolan yılları özür telafi etmez elbette ama bunu bile çok gördüler. Çünkü, zulüm ve ahlaksızlık onların şiarı. Kabil kadar bile olamadılar.

EN KÜÇÜK BİR ERDEMDEN ESER YOK YANLARINDA

İBB‘den ballı ihaleler alan Gökhan Özoğuz isimli şarkıcı bozuntusu, bu ahlaksızın bir cümlesi yüzünden tüm Ak Partililere “edepsiz, hırsız, cahil, sahtekar..” dedi. Milyonluk kaçak villasıyla millete ahlak pazarlayan Yılmaz Özdil, fırsattan istifade Yasinleri kana boğan “Demirtaş’ın bölücü olmadığını” söyledi. Gezi’nin baş aktörlerinden Barış Atay ise “devran döndüğünde kaçacak değil arayacaklar” diyerek alışılageldik tehditlerini savurmayı sürdürdü. İçlerinden bir tek kişi bile çıkıp da, “suç işleyini bağlar, üstelik bu kişi bırakın yönetici olmayı, Ak Parti üyesi bile değil” demedi.

Allah’tan İletişim Başkanımız Fahrettin Altun, “Terör örgütlerine sırtını dayayanları mağdur pozisyona iten bu ahlaksızların kimler oldukları ve neye hizmet ettikleri milletimizin malumudur. Bu noktada kimsenin kendine ahlaki üstünlük atfetmesinin ya da aşağılık kompleksine girmesinin bir anlamı yoktur. Gerçekler ortadadır” dedi de, yüreğimize bir avuç su serpildi.

Asırlardır ezildiğimiz doğru. Cephelerde biz can verirken, onların dedesiyle, atasıyla, babasıyla yüzyıldır ballı börekten başlarını kaldırmadıkları da doğru. Nasırlı elleriyle her gün izzetimiz için duaya duran, ırgatlığı değişmez kader bilen şu aziz milletin hatırına, atın şu sırtımızdaki “eziklik” kamburunu.