Ey yolcu!
Dur, biraz düşün! Nereye yolculuğun? Bütün hazırlıklarını yaptın mı?
Ne oldu, düşündün mü biraz? Haydi, biraz daha düşün! Sakın ihmal etme. Hazırlığın ne durumda?
Ey yolcu!
Farkında mısın nereye yolculuk yaptığının? Bu gidiş nereye biliyor musun? Bir kere daha düşün!
Ne yaptın, düşünüp bir sonuca vardın mı? Nereye gitmekte olduğunu kavradın mı? Sordun mu neler lazımmış oralarda?
Ey yolcu!
Harçlığın var mı yanında? Kazandın mı bir miktar? Orada ebedî kalacağını, hiç gelemeyeceğini biliyor musun? Bir bak ceplerine, cüzdanına.
Aldın mı azığını? Hani nerede? Yoksa unuttun mu çıkınını?
Eyvah! Ne yiyip içeceksin orada?
Ey yolcu!
Hani binitin? Var mı? Ne ile devam edeceksin yoluna? En azından bir bilet bari alsaydın. Yayan mı gideceksin yoksa? Nasıl devam edersin yoluna?
Geri dönüşün yok. Gideceksin mecbur. Ne yolculuktan dönüş var, ne de varacağın mekândan!
Hani yol arkadaşların? Var mı diyorsun… İyi mi bari onlar? Güvenilir mi kendileri? Bilesin ki yolculuğun onlarla ise, varacağın yerde de onlarla beraber olacaksın…
Ey yolcu!
Evini hazırladın mı oradan? Ya içinin döşemeleri! Yoksa “ne ev var ne bark” mı diyorsun. İyi ama bu hal ile ne yaparsın? Kim alır seni yurduna -yuvasına?
Yol uzun! Işığın olmazsa pek de karanlık… Aldın mı nurunu? Eğer almışsan onu yolculuğunda, aydınlatacak seni o sonsuz mekânda da… Yüzün de aydın olacak, ruhun da orada! O yüzün ki, seni Yaratan’a bakacak. Yoksa halin ne olacak?
Âh yolcu âh!
Yazık ettin kendine! Hala da etmektesin… Bak yine düşünmüyorsun, yine gaflettesin… O yüce Rabbine ne zaman yöneleceksin?
Ne olur ey yolcu!
Kendine gel biraz! Uyan bu gafletten! Anla artık yolcu olduğunu, dönüşü olmayan bir yolda olduğunu! Yoksa yanarsın, ağlarsın bir gün. Yakarırsın da fayda vermez o gün!
Ey yolcu!
Otur da ağla haline! Çabuk dönüş yap Rabbine! Dönemeyeceğin günlere bırakma! Yolculuğun bitmeden, hayatın sona ermeden ey yolcu!
Nice yolcular gelip geçti senden önce. Ne götürdüler, ne bıraktılar baksana! Ne durumdalar acep oralarda!
Ey yolcu!
O halde haydi durma! Kul ol O’na! Ümmet ol sevgili Nebisine! Ol da kurtul!
Ey Yolcu!
Yolculuğun ne kadar sürecek bilir misin? Seni bekleyenleri unutma ey yolcu!
Bak da ibret al! Bilesin ki ibret için verildi bu gözler sana!
Ey Yolcu!
Karartma gönlünü… Aydınlat özünü! Kapılma ümitsizliğe. Haydi, bir daha gayret et. Yeniden düşün ve hazırla kendini.
Senden önce giden yolculara bak. Onları getir aklına. Ne yaptılar, nasıl gittiler acaba? Neler götürdüler yanlarında? Ne durumdalar acep oralarda…
Ey Yolcu!
Ne oldu, ağlıyor musun yoksa! Nedir o gözlerinden süzülenler! Karıştı mı gecen ile gündüzün birbirine? Ne mi diyeceksin O’na!
Gamlanma! Keder yok… Hani ne demişler: “Allah var, keder yok.” Yönel O’na. Dayan kapısına… Af dile O’ndan… Ne isteyeceksen iste. Sonsuzdur O’nun lûtuf ve ikramı. Af ve mağfireti. Ümitsizlik kapısı değildir orası. Aksine ümitsizlikleri, ümitle dolduran rahmet deryasıdır orası.
Ey Yolcu!
Hiçbir zaman geçtiğin yerlerde kalıcı olduğunu sanma! O zaman gaflet edersin de, asıl yurdunu unutursun!
Kazanmaya bak! Zira yurduna varınca “acep ne getirmiş diye” torbana bakacaklar. Mahcup olma, rezil ve rüsva olma!
Ey Yolcu!
Beraber yolculuk yaptığın yakınlarını da unutma. Onlardan sorumlu olduğunu aklından çıkarma. Onlardan da sorguya çekileceğini daima hatırla!
Allah’ı bil de öyle yaşa! Sakın gaflete bürünme. O’nu unutur gibi yapma. Yoksa O da bir gün seni unutur gibi yapıverir. O zaman ne yaparsın oralarda?
Ey Yolcu!
Seni senden iyi bilen Rabbinin, her şeyini apaçık ortaya koyacağı o dehşetli güne iyi hazırlan! Yazık etme kendine ve yakınlarına. Hayır ve iyilikle meşgul ol. İbadetini aksatma! Unutma ki bu günler ve bu yolculuk bir daha verilmeyecek sana.
Ey Yolcu!
Allah yolunun yolcusu ol! Başka yollara bakma. Onların her birisi ya çıkmaz sokak ya da sonu uçurum.
Ey Yolcu!
Allah’ın rızasını aramaya bak! Unutma ki O’ndan başka hiç kimse sana yardım etmeyecek. O’nunla ol, ayrı kalma ki, yolculuğun da güzel olsun, asıl yurdun da. Bilesin ki asıl saadet ve mutluluk işte bu kullara!