Son yıllarda boşanmaların artması, evliliklerin başlamasıyla son bulması arasındaki sürenin 6 ile 1 yıl gibi bir süreye inmesi, çok acı bir tablo olarak karşımıza çıkmakta..
Özellikle ülkemiz gibi evliliklerin bir yastıkta kocanması temennisi ile tanımlandığı bir kültürde bile gençler arasındaki boşanma, anlaşmazlık, üst düzeye gelmiş durumda. Öncelikle evlilik iki kişi arasında değildir. Ailelerin de birbirleri ile anlaşması uzun vadede evliliğin daha temelli, sağlıklı sürmesinde etken teşkil etmektedir.
Ne yazık ki son yollarda gelinen nokta bu anlayıştan uzak başlamaktadır. Birbirlerine duyulan sevgi, aşk duygusu ile evlilik kararı alan gençler, ailelerin birbirleri ile anlaşıp anlaşmamasına bakmadan yaptıkları evliliklerde başından itibaren kurulmadıysa güçlü bir bağ aileler arasında aşama aşama kopma, uyumsuzluk ve sonuçta bir yola giren gençler arasında oluşacak sorunların temelini teşkil etmektedir.
Peki bu boşanmalar sadece ailelerin anlaşmamasından mı ibaret? Hayır tabii ki...
Evlendikten sonra eşlerden birinin internet bağımlılığı ile gelen ilgisizlik, evlendikten sonra artan maddi yükü bahane ederek sevdiğini söylediği eşini sadece ev arkadaşına dönüştürme, eşler arasında kavgaların, sorunların çözümsüz boyuta ulaşmasına neden olmakta ve akabinde de soluğu çok kolay bir şekilde mahkeme salonlarında almaktadırlar.
İdeal bir ilişki gençlerin gözünde ne yazık ki son yıllarda, sosyal medya üzerinden gördükleri fenomenlerin eşleri ile olan evlilik çerçevesinde kalmaktadır. Olunmak istenen, beklenen ilişki, hediyenin günaşırı alındığı, sürprizli doğum günlerinin, partilerin yapıldığı, yıl içinde sayısız tatillerin çıkıldığı, eşlere alınan pahalı hediyelerin yer aldığı bir evlilik... Ne yazık ki gerçekten uzak senaryolaşmış bir yaşamın sergilendiği bu evlilikler gerçek hayatta aşk ile başlamış bir çok evliliğin son bulmasına da neden olmakta. Gençlerimiz gördükleri hayatları yaşayamamaktan duydukları öfkeyle birbirlerini çok kolay kırarak, tamiri imkansız boyuta taşımakta ve sonuç olarak boşanmalar artmaktadır.
Öncelikle eşler evlilik kararı almadan önce karşısındaki insanın her halini, aile yapısını iyice gözden geçirmelidir. Uzun bir ömrü zorluklarla bu kişi ile göğüslerim düşüncesine sahip olmalıdır. Çünkü alınan Karar bir günlük değil, bir ömürlük alınmalıdır.
Yapılan evlikte eşler sahip olunan yaşamı artık ben değil, biz olarak yaşamalı; vaktini, sınırlarını yaşamına dahil ettiği kişiye göre saygı sevgi çerçevesinde şekillendirmelidir. Evlendiği halde kendisi için yaşayan eş, çocuk sorumluluğunu maddi ihtiyaç giderme olarak görüp, manevi ihtiyaçlara cevap vermekten uzak yaşarsa evlilik artık bir ev arkadaşlığına dönüşür ve sonuç olarak sevgisiz, huzursuz, sürekli anlaşmazlığın yaşandığı kopuk bir ilişki olur.
Yıllarca süren evlilikler mazide kaldı gibi görünse de eşler, gelişen teknolojiyi bahane ederek sohbet etmeyi, kaliteli 1 saat zaman ayırmayı kendilerine yük görmeyi bıraktıklarında emin olunmalı ki 'kan kustum kızılcık şerbeti içtim' söylemi ile evlatlarına yaşadıklarını anlatan anne babaların büyüttüğü gençlik acı ile değil sevgi ile yürütecekleri evlilikleri yapacaklardır. Eşlerini dırdırcı gören erkek arkadaşlara küçük bir tavsiye; eşlerinizin sizden tek beklediği, gün boyu çocuk, ev, çalışıyorsa onun verdiği yorgunluğun birazını üstlenmeniz, ne söylerse söylesin empati kurmanız, güzel bir çift söz ile zaman ayırmanız...
İnanın bunu yaptığınızda gülen bir çift göz, kalbi yumuşamış bir eş göreceksiniz.
Rabbim tüm sevenleri korusun.
Sağlıcakla kalın...